banner913
banner932
banner1012

Kan sulandırıcı ilaçlar ve riskler


Prof. Dr. Barlas Aytaçoğlu

Prof. Dr. Barlas Aytaçoğlu

Okunma 12 Kasım 2020, 14:44

Değerli okurlar,
Tıp dünyası insan hayatını uzatabilmek adına pek çok kazanım elde etmekle birlikte henüz pek çok hastalık için kesin çözümleri üretmekten hâlâ daha ne yazık ki uzaktır. Binlerce araştırma ve milyonlarca dolarlık bütçeler harcanmakta ancak bazı hastalıklarda kesin çözümler yerine halen geçici çözümlerle tedaviler devam etmektedir.
Özellikle kalp ve damar hastalıkları içerisinde gerek atar damarlar gerekse daha önce bu köşede Tromboz başlığı altında yazmış olduğum toplar damarlarla ilgili kan pıhtılaşmalarının önüne geçmek anlamında kan sulandırıcı tedaviler kullanılmaktadır. Dünyadaki ölümlerin neredeyse %55-60 kadarının kalp ve damar hastlıklarından kaynaklandığını düşünecek olursak kan sulandırcı ilaçların ne denli yaygın kullanıldığını hesap etmek çok da zor olmayacaktır.
Ne yazık ki tüm ilaçlarda olduğu gibi kan sulandırıcı ilaçlar da masum ilaçlar değillerdir. Hemen hemen tüm ilaçlar gibi bunların da çok ciddi yan etkileri olabilmektedirr. Bir hastalığı tedavi edeyim derken bu ilaçların neden olduğu ölümler az da olsa çok önemlidir.
 Özellikle COVID-19 virüsünün damar içerisinde pıhtılaşmaya neden olabileceğinin de anlaşılması üzerine hastalarımın koruyucu olarak genel anlamda kan sulandırıcı almak hususunda bana yönelttikleri sorular bu yazıyı yazmak konusunda beni yönlendirmiştir.
 Değerli okurlar, kan sulandırıcı ilaçlar iki temel grupta bulunurlar. Bunlardan bir tanesi kan pıhtılaşmasını sağlayan hücrelerin (trombositler ya da plateletler) birbirlerine yapışmalarını engelleyen ve böylece pıhtıyı oluşturacak topluluğun meydana gelmesini engelleyerek işlev gören ilaçlardır. Bunlar arasında aspirinler, Plavix gibi clopidogrel içeren ilaçlar vardır. Diğer grup ise pıhtılaşma kaskatı içerisinde belli noktalara müdahale ederek kanın pıhtılaşmasını engelleyen ilaçlardır. Bunlar arasında warfarin içeren Coumadin isimli ilaç (K vitaminininin kullanımını engelleyerek pıhtılaşmayı önler) ve heparin gibi damardan veya cilt altına enjeksiyon şeklinde yapılan ve pıhtılaşma kaskatında anitrombinden trombine dönüşü engelleyerek pıhtılaşmayı önleyen ilaçlar. Günümüzde heparin etkisini kullanan ve ağızdan alınan haplar da yaygın bir şekilde kullanılmaya başlanmıştır.
Bu ilaçlar damarlar içerisindeki kireçlenmeyi tıbben kesin olark önleyemediğimiz sürece kalp ve damar hastalıkları açısından daha çok uzun yıllar önemlerini koruyacaklar gibi görünmektedirler. Aynı zamanda toplar damar sisteminin trombozlarında (damar içinde kanın pıhtılaşması durumlarında) ve buralardan kaynaklanan embolilerde (ki başta akciğer embolileri gelir) halen en önemli tedavi kalemlerini kan sulandırıcı ilaçlar oluşturmaktadır. Bu nedenlerle tüm dünyada kan sulandırıcı tedaviler önemli bir ekonomik yük ve aynı zamanda bunlara bağlı komplikasyonların tedavisi için ayrıca ciddi bir ekonomik gider karşımızda durmaktadır.
Bu ilaçlar içerisinde kanı en az sulandıran ilaç aspirindir. Bu nedenle pek çok önleyici tedavinin ilk basamağını oluşturmaktadır. Ancak aspirinin de kendine özgü özellikle mide iç tabakasınınn hasarına ve kanamalara yol açtığı bilinmektedir. Bu tablo bilhassa barsakta çözünen aspirinlerin hayata geçirilmesiyle daha az görünmektedir.
Diğer taraftan kalp kapakçıkları değiştirilen hastalarda Coumadin halen tek silah olarak görünmektedir. Coumadin kullanan hastaların K vitamini tüketimlerinde (özellikle yeşil sebzelerin bilhassa çiğ tüketiminde) kan sulanma değerlerinin sabit kalması açısından kontrollü olmaları gerekmektedir. Heparin ve yeni çıkan ve ağızdan alınan ve heparin etkisi gösteren ilaçların ise kalp kapakçık ameliyatları dışında neredeyse trombozu önleme bakımından hemen hemen her konuda onayları alınmış ve kullanılmaktadırlar.
Değerli okurlar, bu ilaçlar elbette uygun hastalarda ve doğru dozlarda kullanıldıkları takdirde pek çok faydalar sağlamaktadırlar ancak özellikle COVID ortamında koruyucu olarak kan sulandırıcı ilaçları kullanmak konusunda son derece dikkatli olunması gerekmektedir. Özellikle klinik anlamda bulguları olmayan ancak herhangi bir kalp ve damar riski de omayan başta genç hastalarda bu ilaçların koruyucu olarak verilmesi de komplikasyonları da göz önüne alındığında uygun değildir. Bilhassa 40 yaş üzeri ve gerek bilinen kalp ve damar hastalığı olanlarda gerekse ciddi risk faktörü taşıyanlarda (kuvvetli aile öyküsü, yoğun sigara tüketimi, kronik akciğer hastalığı ve diyabet ya da bunların birkaçının bir arada olduğu hastalar) koruyucu kan sulandırıcı kullanımı anlamlı olabilir. Bu tür kişilerde hangi tip kan sulandırıcı tedavi yapılacağı konusunda hastanın tam bir fizik muayenesini yapan ve hastanın tüm problemlerine vakıf olan uzmanın yetkinliği tartışılmazdır. Diğer taraftan aktif hastalık durumlarında kan sulandırıcı ilaçlar başlanmışsa bunların zorunlu haller dışında kesilmesi de önemli riskler yaratabilecektir.
Görüldüğü gibi kan sulandırıcı ilaçlar iki ucu keskin kılıç gibi çok ciddiyetle kullanılmasına karar verilen ve yine kesilmeleri için çok önemli gerekçelerin olması gereken ilaçlardır.
Bu ilaçların en önemli yan etkileri arasında diş eti kanamaları, burun kanamaları, idrar yolarından kanama, cilt altına olan ve yoğun  ve yaygın morluklar şeklinde kanamalar ile beyin içine kanamalar sayılabilir. Mide-barsak sistemi ve beyin kanamaları ölümcül kanamalar arasında başı çekmekte ve bu ilaçların neden olduğu en ciddi hasar bırakıcı veya öldürücü komplikasyonlar olarlak öne çıkmaktadırlar.
Özellikle artan yaşla birlikte bu ilaçlara bağlı kanamaların oranı da artmaktadır. Bu ilaçları kullanan her 100 hastadan neredeyse 1 ile 3’ü bu komplikasyonların biriyle karşılaşabilmektedirler. Buradan da anlaşılabileceği gibi özellikle yaşlı popülasyon kan sulandırıcı tedaviler konusunda sıklıkla daha fazla ihtiyaçlı olmakla birlikte komplikasyonlara da daha açık bir grup olarak karşımıza çıkmaktadır.
Değerli okurlar bu yazımda amaç kimseleri korkutmak ve tedavilerine şüpheyle bakmalarına neden olmak değildir ancak bu ilaçların gelişigüzel kullanılmamaları gerektiği ve mutlaka her hastaya uygun dozlarda ve gerekli tüm tetkik ve muayeneleri yapıldıktan sonra verilmesi gerektiği hususundaki hassasiyeti vurgulamaktır. Kan sulandırıcı ilaç kullanımı veye kullananlarda kesilmesi ile ilgili yetkili tek adres konusunda uzman hekimlerinizdir.
Sağlıkla kalın.
Panikle daha kötü oluruz, bilgiyle ve uygulamayla güçleniriz.
 
Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Nevzat Yerlikaya - 3 yıl önce
Ellerinize sağlık çok faydalı bilgiler öğrendik.
Misafir Avatar
Barlas Aytaçoğlu - 3 yıl önce @Nevzat Yerlikaya
Sayın hocam eksik olmayın, çok teşekkür ederim.