banner913
banner932
banner1012

Kutlu Adalı’ya öldürüleceği bilgisini ben ilettim

banner1020

Baf’tan beri tanıdığı bir mukavemetçinin MİT’in içinde yer aldığı dönem kendisini uyardığını söyleyen Ulus Irkad, Kutlu Adalı’ya öldürüleceğini bir hafta önce ileten kişi olduğunu açıkladı

banner974
Kutlu Adalı’ya öldürüleceği bilgisini ben ilettim

banner971
 
Baf’tan beri tanıdığı bir mukavemetçinin MİT’in içinde yer aldığı dönem kendisini uyardığını söyleyen Ulus Irkad, Kutlu Adalı’ya öldürüleceğini bir hafta önce ileten kişi olduğunu açıkladı.
Irkad o günleri Bugün Kıbrıs'a anlattı.
Kutlu Adalı’nın ölümüne kadar giden o dönem yani 1989-1996 yılları arasında Kuzey Kıbrıs’ta tam 36 kez bombalama olayı yaşanmış, failler ise yok sayılarak, dosyalar kapatılmıştı.
1989’da Yeni Kıbrıs Partisi kurulduğu gün Alpay Durduran’ın arabası bombalanmış, ardından parti binası G3 silahla taranmış, CTP genel merkezinin önüne bomba bırakılmış, DP genel merkezinde bombalar patlatılmış, Mehmet Ali Talat, Hasan Erçakıca, Özel Tahsin, Fadıl Çağda, Hürrem Tulga gibi isimlere de bombalı saldırılar düzenlenmişti.
Öldürücü Halk Hareketi, Türk İntikam Tugayı, Özgürlükçü Türk Tugayı, Türk Halk Hareketi, Ulusal Halk Hareketi gibi isimler altında gayrı resmi bildiriler dağıtılıyor, bildirilerdeki isimler BÜYÜK HARFLER ile yazılıyordu. Hatta iddiaya göre 21 kişinin isminin yer aldığı bir de liste vardı. Listenin birinci sırasında Kutlu Adalı, ikinci sırasında ise Ulus Irkad yer alıyordu.
İki toplumlu girişimlerde yer alan, yaşamını toplumların yakınlaşmasına ve Kıbrıs’ın yeniden birleşmesine adayan barış insanı Ulus Irkad o dönemin korkularını ve Kutlu Adalı’nın katledilmesine giden o günleri Bugün Kıbrıs’a anlattı.
Baf’tan beri tanıdığı bir mukavemetçinin MİT’in içinde yer aldığı dönem kendisini uyardığını söyleyen Irkad, Kutlu Adalı’ya öldürüleceğini bir hafta önce ileten kişi olduğunu açıkladı. “Kutlu Adalı’yı kurtaramadık” derken göz yaşlarını tutamayan Irkad, Adalı’nın katledilmesine giden olayları şöyle anlattı:
 “1996 yılının Nisan ayıydı sanırım… Özgürlük ve Demokrasi Partisi başkanı Ufuk Uras ve Fikret Başkaya DAÜ’ye konferans için gelmişti. Konferansı izlerken salona sakallı bir genç daldı ve “Devrimci Kürt arkadaşlarımızı polis tutukluyor, yardım edin” diye bağırdı. Konferansı yarıda bırakıp öğrencilerin okul harçlarını protesto ettiği yere gittik. Ardından öğrenciler tutuklandı ve biz de polise giderek olayı protesto etmiştik. Ertesi gün Gazi İlkokulu’ndaki sınıfımda ders verirken ansızın polisler sınıfa girdi, ders sırasında beni tutukladılar. Karakoldaki polisler çok öfkeliydiler. Bana çok kötü şeyler olacağını, hareketlerime dikkat etmemi söylediler. Özker Özgür’ü bile hedef alan konuşmalar yaptı polis orada. Bu işlere burnumu sokmamamı söylediler. Bu olanları gazetede yazdım. Konferansı izleyenler arasında Kutlu Adalı da vardı. Olaydan sonra gece arayıp ondan da bilgi almıştım. Zaman zaman telefonlaşırdık, kendisine merak ettiğim şeyleri sorardım ve Yeniçağ’daki köşemde yazardım. Bu Kürt öğrenciler meselesini de yazmış, sorgulamıştım. St. Barnabas baskını ve o dönemlerde çalınan eserler hakkında da yazılar yazıyorum. Beni de mimlemişlerdi…”
 “Bir gece ansızın MİT ajanı olduğunu bildiğim, savaş sırasında aynı mevzileri paylaştığımız, dayanıştığımız bir polis emeklisi büyüğümüz evime geldi. 74 öncesinden Baf’tan tanışıyoruz… ‘Dışarı çıkabilir miyiz? Ciddi konular var konuşmamız gerekiyor’ dedi. Arabayla Maraş’a ıssız bir yere gittik. Bana Özel Harp Dairesi içerisinde vatansever, sol, Kemalist subayların olduğunu ve Özel Harp Dairesi’nin milliyetçi, şovenist, ırkçı kesimlerinin St. Barnabas sebebiyle intikam peşinde olduklarını, adam vuracaklarını, Kutlu Adalı’nın birinci sıradaki şahıs olduğunu, ikinci sırada da benim olduğumu söyledi. Bayağı ürperdim, bayağı korktum… Dedi ki ‘tez zamanda hemen Kutlu Beye git kendisine söyle, senin de onun da vurulacağını söyle, St Barnabas hakkındaki yazılarınızı bırakın. Ona söyle ki ada haricine kaçarsa daha iyi olacak, hayatını kurtarabilir, alsın hanımını gitsin, o konularda da artık yazmasın’ dedi…”
“İki gün sonra Ledra barikatında iki toplumlu karikatürcülerin bir eylemi oldu. Hüseyin Çakmak İtalya’dan evrensel, uluslararası bir ödül almıştı. Kendisine ödülü vermek isteyen İtalyan yönetimine kuzeydeki yönetim izin vermemişti ve bunu protesto etmek ve güneyden barikata gelen İtalya büyükelçisinin elinden ödülü almak için Lefkoşa’da buluşmuştuk. Bütün karikatürcüler oradaydı. Emir geldi, polisler her yeri çevirdiler, ödülü almamıza engel oldular. İşte o gün polisler oraya gelmeden önce Kutlu Bey ve hanımı da oradaydı. Onları Hüseyin Çakmak’ın arabasına alıp durumu anlatmaya karar verdim. Kendisine MİT ajanının söylediklerini aktardım. Kutlu Bey düşünceye daldı. Kafasını öne eğdi, biraz düşündü ve “gidersem selamsız kalmaktan korkarım” dedi. Ne olur gidin, İlkay Hanımı da alıp gidin, durum ciddidir dedim…”
GÜNLERCE AĞLADIM…
“Aradan bir hafta geçmedi. 7 Temmuz sabah 5’te telefonum acı acı çaldı. Tehditlerden dolayı çoluk çocuk için uyumazdım. Ansızın bir şey olur diye… Hüseyin Çakmak’tı arayan, “Kutlu Beyi vurdular. Ben korktum. Çıkabilirsen çık Kıbrıs gazetesini al” dedi. Çakmak da tehditler alıyor, hepimiz can korkusu yaşıyorduk. Sabah erkendi diye çıktım gazeteyi aldım. Gerçekti. Cesedi evinin önünde kanlar içinde yatmaktaydı. Korkum daha da arttı. Günlerce ağladım. Engelleyemedik diye ağladım. Kutlu Adalı’yı kurtaramadık, kurtarabilirdik diye…”
 “2000’li yıllara doğru bu defa da Ulusal Halk Hareketi diye bir hareket kuruldu. Derin güçlerin işi… Büyük bir kampanya başlattılar. O sırada Yunanistan’da çocuk olimpiyatları vardı. Bizi de tanıyarak çocuklarımızın katılmasını istediler. Bu bile olay oldu. Çocuklar engellendi, ailelere baskılar yapıldı. Bu olay sebebiyle müdürlükten oldum. Soruşturma açıldı, baskılar devam etti, mahkemeye verdiler. Kardeşim Hamza’nın İngiltere’de çıkardığı protest bir kaset vardı. Gavur İmam İsyanının da içine yer aldığı bir kasetti. Adı, “Gasp Edilmiş Toprağımda” idi. Kaseti gümrüksüz, habersiz, vergisiz, KDV’siz (1 lira) getirdiğim için 15 yıl hapsimi istediler. Ağır Ceza’da 5 yıl yargılandım. Sonra beraat ettim. Okulu bıraktım. O arada babamızı üzüntüden kaybettik…”
 “Bir gün okuldan geldim. Tehditsiz bir gündü. Haberleri izlemek için televizyonu açtığımda ekranda yakın çekim yürüyen asker postalları ve tanklar vardı. Bir kadın sesi, “Pile’deki barış etkinliğinde, savaşta öldürülen Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rumların saygı duruşuna katılan Ulus Irkad hakkında Ulusal Halk Hareketinin yayımladığı bildirisini okuyoruz” dedi ve başladı dakikalarca bu tehdit dolu bildiriyi okumaya. Korkulardan kurtulmamıza izin vermiyorlardı. Çok korku dolu, korkunç günlerdi…
 
banner979
Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.