banner913
banner932
banner1012

Ferda Cambaz’ın kaleminden Dr. Küçük

banner1020

Siyah beyaz zamanlarda bir hasır sandalyecik şakalar anılar....Sevgili Doktorumuz Dr. Fazıl Küçük...

banner974
Ferda Cambaz’ın kaleminden Dr. Küçük

banner971

Siyah beyaz zamanlarda bir hasır sandalyecik şakalar anılar....Sevgili Doktorumuz Dr.Fazıl Küçük bana, "şeker gızım" diye başlardı konuşmaya...
--------
Sündürmedeki aynalı dar dolapcığında sadece "kıravatları"vardi. Şimdi müzenin girişi olan, yüksek tavanlı sündürmeden girilen soldaki ilk oda onundu...
Sündürmeye gidip de, "kıravatlarından" bir tanesini taktığında anlardım... Gene resmi bir şeyler oluyor diye... 
Ya Gazetemize ziyaretine gelecek olanlar var, ya da gidilecek birileri...Ne kadar meraklıydı kıyafetine protokola yani, şimdi aklıma geldikce daha iyi anlarım...
Meraklıydı, soydaşlarımıza insanlarına...Çok severdi; kalabalıkta olmayı da çok severdi...Başkalarına "azizim", bana hep "şeker gızım" diye başlardı konuşmaya...Çok şevkatli sevgi dolu...
Cumhurbaşkanı Muavinliği Kıbrıs Cumhuriyeti zamanından kalma -Birleşmiş Milletler ile Güney Kıbrıs ile olan direk hattını- odasındaki eski model telefonunu, hep merak ederdim..."Bu kaldı" demişti...Çok seneler sonra Bakanlikta 'BM ilişkilerde' çalışırken benzeri öyle bir hatta her konuştuğumda, hep onu hatırlardım...Gene seneler sonra, bir gün akşam üstüne doğru Müdürümüz Oktay Öksüzoğlu Lefkoşa'da Başbakanlık binasından Dışişleri'ne heyecanla gelip, bana şunları söyledi: "Henüz Bakanlar Kurulu karar aldı, artık resmi olarak Kıbrıs Türk Halkı'nın Varoluş Mücadelesi Lideri olarak yazılacak anılacak" dedi. Doktorumuzun haberini yaptım hep yazdım...
Gazetemiz matbaa çalışanlarına her gün mecburi yoğurt yedirirdi çünkü Gazetemiz ofset değildi tipo-kurşunla dizilip, aynı binada basılırdı.
Daha sonra Gazetemizde kırkıncı kuruluş yıldönümünde yani 14 Mart, 1982'de Mehmet Akay Fazil Kucuk'ün çok büyük çalışması ile ofsete geçildi tabii...
Çalışanlarını hakikaten "gözeklerdi" çok severdi...Lefkoşa Girne Caddesi'ni, Lefkoşa sokaklarını, hasır sandalyeciğini de...
Lefkoşa. Girne Kapısı'ndan Sarayönü'ne doğru giderken dümdüz devam...Tekke Bahçesi'ne dönen köşe üstünde sarı taştan iki katlı bir bina 172 numara. Kapısında da bir tabela "Dr.Fazil Küçük İsviçre'den mezun". Düz ilerleyince yine, 172 numara diğer kapısı Halkın Sesi Gazetesi. İlk kapının kaldırımında hasır sandalyeciğinde Lefkoşa'nın "daltı" havasında oturup kahvesini yudumlardı. Ya da belki, içeride Gazetemizin girişinde...Sevdikleri, güvendikleri, şakalaştıkları Dr.Fazil Küçük olacak da, etrafında "epeyi" birileri olmayacak mümkün değil...
Yolun tam karşısında mini arabacıgı dururdu. O zaman, Lefkoşa Girne Caddesi tabii ki çift yöndu. Arabalar yoktu sokaklarda, tek tuk...İnsanlar bisikletlerle giderdi, ya da "yayan"; mesafeler zaten kısaydı.
Velhasıl, bir ses duyardım--mini arabacıgında, karşıdan U dönüşü yapar, bir defada dönerdi...Anlardım Süheyla Ablama yani eve gitti.
Çocuk sevgisi...Ertan Birinci ile beni Gazete'de çalıştırmasi bunun cevabidir...Ya da Halkin Sesi Gazetesi Çocuklararasi resim çizme ve boyama yarışmaları, çocukların olduğu fotoğrafların ödül aldığı fotoğraf yarışmaları...Girne Kapısı'ndaki heykeli ve ona Kıbrıs'ın kır çiçeklerini veren kız çocuğu...
Siyah beyaz zamanlarda bir hasır sandalyecik şakalar anılar...
18 Turan Sokak Lefkoşa'daki duvar komşumuz Sevgili Doktorumuz Dr.Fazil Küçük...rahmetle sevgiyle...

banner979
Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.