banner913
banner932
banner1012

Sosyal Medyanın Sesi

banner1020

banner974
Sosyal Medyanın Sesi

banner971
Seçimlerde Lefkoşa özelinde kullanılan dil ile ilgili küçük bir not, gözlem:
Birileri tek bir kesimin iktidar gücünden bahsediyor. Daha fazla merkezleşmiş bir güç için kazanmaktan bahsediyor. Başka birileri ise Lefkoşa'yı -feth edilecek bir yer gibi- geri almaktan bahsediyor, sürekli suçlayıcı ve neredeyse kuru iftiraya dayalı ifade biçimlerine sarılarak öfkeli bir dil kullanıyor.
Harmancı ve ekibi ise ortaklıklardan, paylaşımdan, sevgiden, aşktan bahsediyor, dayanışmadan, ortak mutluluklardan bahsediyor. Biz olmaktan bahsediyor. Tüm bu söylemi de pratikle, hayattaki ilişkilerle bağlantılıyor.
Bir tarafta yaşam enerjisini aşağıya çeken, sürekli tekrarlanan olumsuz ve saldırgan söylemler.
Diğer tarafta hayatı olumlayan, toparlayıcı, bugün unutulması için dört bir yandan hedef haline gelen değerlerin savunusu üzerine kurulu bir dil. Ve dil her şeydir.
(Hasan Yıkıcı)
 
Item 2 CTP’nin TC’ye hediyesidir, TMK da öyledir!
TC item 2 ile TC liglere verilen norm arazi VS taşınmaz malı TMK da ödedi zaten...!
Halbuki Denktaş beyin global takas teorisiydi doğrusu... İki bölgeliğin sulandırılmaması gerekirdi. O durumda güneydeki Türk malları değerleme yapılsa, BİZİM alacaklı çıkacağımız ortaya çıkacaktı.
Bir defa biz suç işlemedik. sebep Yunan, sonuç fiili durumdur. Tüm tarafları tazmin da Yunanistan'a düşer ve 1963,1967,1974 ün direkt sorumlusu olup 1963 olayları sonrası garantörlüğü bile geçerli değildir, bizim olmadığımız Kıbrıs Cumhuriyeti de anayasal bile değildir...!
Şu an TC ve UK 1960’a göre garantör dür fakat Yunan eli ile, maşası ile anayasal düzeni bozan Rum toplumunun garantörü değiller, üsleri, kuzeyin anayasa bozulan kadar olan hak ve menfaatlarının garantörü durumundadırlar. RUM HALKI bugün AB de olmamalıydı, BM 1964’de madik attı, AB ise 2004’de..!
BM 186, 4 Mart 1964 kararı ile BM’ye 3 AY için anayasal düzeni kurma için yetki verdi, 6 ay dönemlere uzatıldı ve bugüne geldik... Rum’da "LAW of necessity" dedi kulağının üstüne yattı, zamana oynadı, Yunanistan’ı BM cezalandırmadı, 1967 ve 1974 e azmettirmiş oldu. Yetişip tükürdü yalayamaz, AB da ayni vaziyettedir maalesef.
(Hasan Nihat Erduran)
 
Geçenlerde gece yarısı sol göğsümden, sırtıma ve boynuma yayılan bir ağrı oldu. Aynı zamanda sol kolum uyuşunca endişelendik ve Cengiz Topel hastanesine Acile gittik.
Hemen muayenesinden eko çekimine kadar ne gerekiyorsa yaptılar.
Ancak o saatte laboratuvarları açık olmadığı için beni Lefkoşa Nalbantoğlu'na yönlendirdiler.
Neyse Dr. Nalbantoğlu acil servisine gittik. Eşim kayıt yaptırdı ama bu arada benim de ağrım çoğaldı ve dayanılmaz bir hal aldı.
Eşim kayıt yapan personele, durumun çok acil olduğunu ve Cengiz Topel'den kalp krizi şüphesiyle sevk edildiğimizi söyledi.
Aldığımız cevap "güvenliğe söyleyin" oldu.
Düşünebiliyor musunuz, koskoca Dr. Nalbantoğlu yani KKTC'nin merkez hastanesinde, hastalığın aciliyet durumuna güvenlik karar veriyor.
O da durumumun acil olmadığını düşünmüş olacak ki, "Oturup bekleyin çağıracağız" oldu.
Zaten salonda bekleyen yüksek ateşli çocuklar da, ayakta durmakta güçlük çeken yaşlı bir amca da, hatta düşmüş ve başını çarpmış, avaz avaz bağıran kadın da acil değildi.
Hepimiz neyi beklediğimizi bilmeden bekledik.
Çocuk kusmaya başlayınca lütfedip onu aldılar. Sonra ben dayanamayıp yetkili biriyle görüşmek istediğimi söyleyip, güvenlikle tartışınca, beni de aldılar. Diğerleri yarım saat kadar sonra geldi içeri.
İçeride tek bir doktor, tek bir hemşire ve bir temizlik görevlisi. Arada bir de sedye taşıyan bir genç girip çıkıyordu içeri.
Koskoca hastanenin acil servisinde hizmet veren ekip sadece 4 kişiden ibaret.
Yataklar boş ancak personel olmadığı için onca hasta dışarıda bekletiliyor.
Orada kaldığım 3 saat boyunca gördüklerim yüzünden göğsüm daha da sıkıştı.
O an orada ölsem "kalp krizinden öldü" denecek ve olay bitecek. Ta ki bir başkası ölene kadar.
İnsan hayatı kimin umurunda.
Doktor yok, hemşire ve personel yok, ekipman , ilaç da yok, olan doktorları da kaçırdınız ama bizim tek eksiğimiz külliye, öyle mi??
Lanet olsun ki, bir külliyeyi insan hayatından daha değerli görenler tarafından yönetiliyoruz. (!)
(Ayşegül Özmen Garabli)
 
 
banner979
Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.