ONA DA KALMADI : Baş Piskopos İkinci Hrisostomos , kanserle 4 yıllık mücadelesinden yenik çıktı. 16 yıl, Ortodoks kilisesinin başı olarak oturduğu tahtı bırakıp gitti.
Baf Mitropoliti Georgios ,ondan kalan koltuğa oturmaya hazırlanıyor.
Keşke, enerjim ve imkanım olsa da onunla da röportaj yapabilseydim.
İkinci Hrisostomos ile2 kez görüşmüş ve mülakat yapmıştım. Din adamı olarak , bana çok sıcak muhabbetle yaklaşmıştı. Ancak, Türk düşmanlığını gizlememiş, açık konuşmuştu. Siyasi liderlikte gözü olmadığını, ama, "her insan gibi, benim de ülkem, insanlarımız ve yaşanan olaylarla ilgilenmem gayet doğal değil mi" demişti. Anastasiadesi ve diğer siyasi liderlerini sık sık eleştirirdi. Görüştüğüm bazı Rum gazetecilerle konuşmalarım da, bana, "çok ciddiye alma onu ve söylediklerini. Dengesiz biridir" ifadeleri kullanmışlardı..
12 Kasımda defnedilecek olan Hrisostomos, söyleşimizde, "sizin din adamları hiç siyasete karışmıyor, ilgilenmiyor. Halbuki onlar da toplumları ile ilgili gelişmelerle ilgilenmeli ve yorumlar yapmalı" demişti..
İyi ki, din adamlarımız siyasete karışmıyor. Birde onlar siyasete bulaşacağım derse, inanınız, yandığımız gün olur. İkinci Hrisostomosa, Tanrıdan rahmet diler, dini sonra dinlensin, derim.
Ölümsüz Allahtır.,
Ne makam, ne servet, nede bu dünya kimseye, hiçbir canlıya kalmamıştır..
(Özcan Özcanhan)
Belediye başkanlarımızın 4 yıl önceki broşürlerine ulaşamıyorum. Web sitesi yaptınız, binlerce kağıt bastırdınız? var mı elinde olan? Bana ulaştırabilirseniz sevinirim. Televizyonlarda 4 sene önceki broşürlerinizle olmanız lazım be arkadaşlar. Bakın bunları dedik, yaptık, ne dersiniz sesiniz gelmiyor…
(Merter Refikoğlu)
Hayat pahalılığından söz edildiğinde, kimileri meyhanelerin, lokantaların tıklım tıklım olduğunu söylüyor!
Ama Lefkoşa Surlariçi'nde bir kadın "Üç çocuğum var, günde iki yumurta kaynatıp üçüne bölüyorum" diyor!
Asgari ücretlinin, özel sektör çalışanının, işsizin derdiyle dertlenmek topluluk değil, toplum olmanın ön koşulu!
(Alev Şensoy)
Atam! Sana yalan söylüyorlar!
İzin de falan değiller.
Senden sonra hiç bir halt etmeden
Sırt üstü yattılar.
Ne fabrika, ne Liman, ne maden bıraktılar.
Hepsini sattılar.
Kurduğun Kurumları yok ettiler.
Ne Devrimlerini koruyorlar, ne Cumhuriyeti.
Ne Cehaletle, ne de Yobazlıkla olan
Kurtuluş Savaşını, KAZANAMADIK.
Bizi AFFETME.
(Eralp Şerifoğlu)
Cep’te Kontür Şart Oldu…
Resmî Makamların kullandıkları telefonlar 900’lü telefonlar gibi kontörlü olmalıdır…
Vatandaş aradı mı başlasın yazmaya…
Gelirlerin Bir kısmını telefon firması alsın bir kısmını ilgili Makamın kişisel hesabına yatsın…
Tıpkı 900’lü numaralarda olduğu gibi…
Alan da memnun veren de memnun olsun.
Ne zaman arasanız da telefonunuza birilileri cevap versin sorunun ne olduğunu sorsun en ince teferruata kadar sorgulasın…
Telefonda başından atma yerine sizi telefonda uzun tutmaya çalışsın…
Ne de güzel olurdu değil mi…
Düşünün çok önemli bir işiniz var ölüm kalım meselesi, ya da tam tersi sadece bir isim, numara yada tarih almak istiyorsunuz ve Sabahtan akşama kadar sürekli aradığınız telefona cevap veren yok…
Kalkıp 60 kilometre yol gidiyorsunuz sadece küçük bir bilgiye ulaşmak İçin…
Cep Telefonun icat edilmediği dönemi yaşıyor gibiyiz…
Bu günlerin en büyük hastalığı…
Önerim sadece çözüme yöneliktir…
Ne olmuş yani 900’lü numaralara keyf için onca para ödeyen varken işleri için ödeme yapmaz mi…
Elbette ki yapar… Emin olun daha ucuza gelecektir…
(Gürsel Uzun)
Sosyal Medyanın Sesi
