GÖMDÜLER AMA HALA CANLIDIR : Makarios ve Denktaş, Kipriyanu ve denktaş, 1977 ve 1979 doruk görüşmelerinde, BM Genel Sekreteri Kurt Waldheim huzurunda, federal Kıbrıs çözümünde anlaşmışlardı. İki bölgeli, iki toplumlu, siyasi eşitliğe dayalı Federal Kıbrıs Cumhuriyeti kurulacak, BM ye kaydını yaptıracaktı. OLMADI. Gerçekleşmedi. Gerçekleşmesi ile çok şeyler kaybedecek olan çevreler, torpilledi, dinamitledi, berhava etti. Buna rağmen, konu hep canlı tutuldu, ve BM gözetiminde yıllarca müzakerelerin odak noktası oldu.. Halen de öyledir. AMMMAAA, köprülerin altından çok sular aktı, Kıbrıs Türkleri yeni devlet ilan etti, federal çözümü toprağın altına gömdü. Öldürdü sandı. Fakat, ölen yok. Federal çözüm BM , AB , Kıbrısla ilgilenen bütün devletler tarafından benimsenmiş ve destekleniyor. Hal böyle iken , KKTC eşit bir devlettir ve uzlaşma olacaksa iki eşit devlet esasına temeline dayandırılacaktır görüşünde Türk tarafı ısrarlıdır. Kabul göremeyeceğini, BM AB ABD nin bunu engelleyeceğini bile bile ısrarın sebebi nedir.. Çünkü, sürer durum sonlandırılırsa çoookkk şeyler kaybedecek olanlar var. Ve ellerindekini, imkanlarını vs. kaybetmemek için mücadele edecekler, bozgunculuğun her türlüsüne baş vuracaklardır.
Bilinmeyen midir, zamanında Denktaşı ve Eroğlunu engelleyenlerin Ankara hükümetleri ile silahlı kuvvetleri olduğu. Denktaş çoğu sırları beraberinde ahirete taşıdı. Ama, zamanla, değişik çevrelerden sızdırılanlar karşısında konuşmalar başladı ve sürecek. Hiçbir şey, sonsuza dek, gizli kalamaz.Tarih bunu kanıtlamıştır. Kıbrısın ve Kıbrıstaki halkların kaderlerini değiştirenler, değişmesinde rol alanlar, göçüp gitse de, gerçekler, gün ola, açığa çıkacak, karanlıklar aydınlanacaktır. İşte o zaman anlaşılacaktır, Kıbrıs Türklerinin yediği ve hala yemekte oldukları kazıklar. Ama, çok geç. Faydası olmaz, kazıklar dahada iyice oturur ve çıkmaz hale gelir.
Allah , sonumuzu hayır eylesin.
(Özcan Özcanhan)
Cumartesi gün, Lefkoşa'da bir restorantın çalışanlarının kaldığı ve rahmetlik olan karşı komşumun evinin önüne motorlu biri yaklaştı ve evin bahçe demirlerinden kaldırıma taşan çam çitlerini hızla kesmeye başladı! Adamın evde ikamet edenler olmadığını anladığım anada ne yapıyorsun diye çığlık attım. Adam bana ev sahiplerinin izni olduğunu söyledi! Ev sahiplerinin kiracı olduğunu ve bahçedeki ağaçların yolunması için herhangi bir izin vermeye hakkı olmadığını söyledim. Adama herhalde sen çiçekçisin diye sordum. Adamın boşluğuna gelmiş olacak ki evet diye bir itiraf yaptı! Yani bahçelerden çiçek çalıp vatandaşa parayla satıyorsun deyince yine bana "ama ev sahiplerinin izni var *abla*" diye savunma yaptı. Deyeceğim odur ki artık memlekette bahçedeki çiçekler bile güvende değil ve artık başkasının ağacını talan edip parayla satmayı hak gören bir nüfus yapımız var!
(Alev Şensoy)
Herhangi bir taşınmaz mal muamelesinde emlakçının işlemleri yapması halinde, emlakçı yapılan satış bedelinin veya toplam kira bedelinin % 3’ünden az %5’inden fazla olmayacak oranda komisyon ücretini alma hakkına sahip olur.
Gerçek komisyon oranını biliyor musunuz?
Yoksa siz ekonominin yasalarla emir-komuta düzenine sokulacağını mı düşünüyorsunuz.
Demek ki Adam Smıth'den hiç haberiniz yok.
(Hüseyin Garip)
Öyle anlar vardır ki hayatımızda, kendi kendimize bile tahammülümüz kalmaz. İşte öyle bir anda bir şans çıksa karşınıza, sil baştan yaşamak ister misiniz hayatı?
Bence ilk anda çoğu insan bu soruya haykırarak EVET cevabını verir. Ama biraz düşündüğümüz zaman, hayatı sıfırlamanın herşeyi kaybetmek olduğunu anlarız.
Sevdiklerimizi, sahip olduklarımızı ve yüzümüzde yaşama sevinci yaratan diğer tüm güzellikleri...
Hüner, hayatı sıfırlayabilmekte değildir. Hüner, sessiz çığlıklarla bizi boğan mutsuzlukları ve kötülükleri sıfırlayabilmektedir.
Hüner, akıl adı verilen soyut bir varlıkla kendi kendimizi mutsuzluklara mahkum etmek yerine, kalbimizi dinlemeyi seçmektir...
Bunu başarabildiğimiz zaman, kendi gerçeğimizle yaşamayı öğrenir ve hayata dört elle sarılırız...
(Halil Tunç)
Sosyal Medyanın Sesi
