banner913
banner932
banner1012

Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu; geldi, kafaları daha da karıştırdı ve gitti…


Hasan KAHVECİOĞLU

Hasan KAHVECİOĞLU

Okunma 29 Ocak 2019, 18:56

17 yıllık bir politikacı; resmi ziyaret yaptığı bir kardeş ülkede, daha Cumhurbaşkanı tarafından kabul edilmeden, kamuoyu ve medya önünde “Kıbrıs sorunu, kimsenin ideolojisine kurban edilemez. Ben böyle istiyorum, ben böyle demiştim, diyerek Kıbrıs davasına kimse tek başına yön vermeye çalışmasın. Bugün adaya gelmemizin de nedeni budur.” dediği zaman bunun “diplomatik nezaket” içermeyen ve “kriz” yaratabilecek ağırlıkta bir “ayar çekme” tehdidi olarak algılanabileceğini bilmiyor mu?

Bu konuşmada; “hedef” gösterilen kişinin, az sonra görüşeceği Cumhurbaşkanı Akıncı olduğunu anlamamak için geri zekâlı ya da “ahmak” olmak gerekiyor…

Çavuşoğlu sabahleyin, TC hükümetinin destek verdiği ve burada “özel sorunlarını” dinlediği bir özel üniversiteden fahri diploma alırken “aleni” olarak “yüklendiği” kişiyle, öğleden sonra uzun uzun görüştü ve medyanın karşısına geçerek “Birlikte stratejiler belirledik ve adımlar attık” diyerek “memnuniyetini” dile getirdi.

Sonra Kıbrıs’tan ayrıldı ve Antalya’ya gitti. Orada da “Kuzey Kıbrıs’ta bazı kişilerin sürekli “Benim ideolojime göre federasyon en iyisidir. Böyle olmalıdır” gibi diktede bulunduğunu” söylemeye ve Akıncı’yı işaret etmeye devam etti.

Suçladığı bir tek kişi, Cumhurbaşkanı Akıncı; ama sıraladığı “suçlar” çok fazla…

Siyasi hırstan, ideolojiden, tek başına yön vermekten, hatta dikte etmekten söz ediyor…

Neredeyse Akıncı “tek adam cumhuriyeti” kurdu da kimsenin haberi yok…

Tabii bunların hiçbirisi; Akıncı’nın bugüne kadar çizdiği siyasi kimliğine, ya da tarzına uygun şeyler değil ve bunu da Kıbrıslı Türkler gayet iyi biliyor…

Zaten kendisi de açıklamalar yaptı ve “üzerime alınmıyorum” dedi.

Peki o zaman, Çavuşoğlu’nun telaşı ne? “Buraya gelmemizin nedeni budur” dediği şey nedir?

Bunu gerçekten çok merak etmiştim.

Geçen akşam, BRT’nin başarılı programcısı Pembe Paşaoğluları’nın yönettiği “canlı yayın”da merak ettiğim tüm soruları kendisine yönelttim.

“Kıbrıs Türk halkının seçilmiş lideri Sayın Akıncı ile bir sorun mu yaşıyorsunuz?” diye sordum.

Aynen şunları söyledi:

“Ne olsun, Akıncı ile bir problemimiz? Sayın Cumhurbaşkanı ile problemimiz niye olsun? Belli konularda görüş ayrılığımız olabilir. Görüş ayrılığını da oturup konuşup ortak noktada buluşarak o görüş ayrılıklarını yakınlaştırıyoruz. Yapılması gereken bu.”

Sözlerinin arasına girerek sorumu yineledim:

Yoktur değil mi?

O da olmadığını anlattı…

TV programında; Çavuşoğlu’nun “seçimlere yönelik olarak” burada bir hareketlenme gördüğünü ve bu nedenle “geldiğini” anlatması çok “garibime” gitti.

“KKTC içinde de farklı görüşler ortaya çıkmaya başladı. Baktık ki daha seçimlere 1.5 yıl olmasına rağmen burada hareketlenme başladı. Yani seçim hazırlıkları söylemlerde ön plana çıkıyor. Görüyoruz hazırlıkların erken başladığını.”

Doğrusu, bu ülke siyaseti ile yakından ilgilenen biri olarak benim öyle bir “gözlem”im yok. Seçimi birinin ciddi ciddi konuştuğunu görmedim, duymadım. Bir tek heyecanlanan M. Ali Talat oldu, Başbakan da “ilgilenmiyorum” deyince konu kapandı.

Hele hele Akıncı’nın gündemine bu konu hiç girmedi. Üstelik benim tanıdığım Akıncı, ciddi bir toplumsal talep olmazsa aday olmaktan bile vazgeçebilir.

Çavuşoğlu’na TV programında sorduğumuz sorulara verdiği yanıtlardan, iki endişe verici “çıkarsama” yapılabilir.

TC Dışişleri, Kıbrıs konusunda bizden ciddi bir “ray değişikliği” talep etmektedir. Talep ettiği şey; BM parametrelerinin çok dışındadır. 1977-79 Denktaş’ın imzaladığı anlaşmalara ve 2014 Eroğlu-Anastasiades anlaşmalarına tamamen terstir.
Çavuşoğlu’nun, henüz daha 1.5 yıl varken, Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin burada olmayan bir “hareketlenme” görmesi ve koşup gelmesi iç demokratik geleceğimiz açısından hiç de “hayra alamet” bir durum değil.

Kısacası; aynı AKP, 2003’te Denktaş’a “dayattığı” ray değişikliğini, bugün bir başkasına dayatmaya yönelmektedir.

2003’lerde Denktaş’a ekranlarda ve meydanlarda demediğini bırakmayan AKP karşısında “sus pus” olan UBP ise; aynı AKP’nin bugün bir başkasına yapmaya çalıştığına “dudakları sulanarak” sarılmakta ve Ersin Tatar da saf saf BM Genel Sekreteri’ne “İki devlet isteriz” yollu mektuplar göndermektedir.

Kimse kıvırmasın… Tek adamlık ve dayatma; AKP’nin “ruhunda” vardır. AKP; Çavuşoğlu’nun ağzıyla, ideolojisini buralara kadar yayacağını apaçık biçimde söylemektedir. Daha çok Hala Sultan ilahiyat kolejleri ve daha çok cami gündemdedir.

Ha… Çavuşoğlu’nun “iştahını” elbette kabartan, yerli popülist politikacılar ve partiler vardır ve bu yaşanan sürecin oluşmasında bunların “tahrikleri” de yabana atılamaz…

Gerçek şudur ki; Çavuşoğlu’nun ve AKP’nin buradaki “maşa”sı olmaya soyunan birden çok iştahlı vardır…

Bunlar, önümüzdeki dönemde birbirlerini yemekle meşgul olacaklar, AKP de bunların kavgasının üzerinden buralarda kendisine bağlı bir “tek adamlık rejimi” oluşturacaktır.

Sponsorumuzun niyeti gerçekten ciddidir. Çavuşoğlu bize bunun işaretlerini vermiştir. Önümüzdeki günler çok kötü gelişmelere gebedir.

Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.