banner913
banner932
banner1012

Gülse Birsel'den çarpıcı bir Kıbrıs yazısı

banner1020

banner974
Gülse Birsel'den çarpıcı bir Kıbrıs yazısı

banner971

Hürriyet gazetesi yazarı Gülse Birsel köşesinde  Kıbrısla ilgili çarpıcı bir yazı kaleme aldı.

İşte Gülse Birsel'in yazısı:

Kuzey Kıbrıs’a gitmek için esas sebepler...

Lüks otellerde güneşlenip kumar oynamayı herkes biliyor. Ben size bambaşka bir KKTC anlatacağım. Biliyorsunuz ki okuyucumu asla yanlış yönlendirmem, memnuniyet garantisi veririm. Yani biletinizi alırken bu yazıyı da kesip bavula atın.

St. Barnabas Manastırı:

Barnabas İncil’inin hikâyesini duymuşsunuzdur. İsa’nın dili Aramice kaleme alınmış, yani kimilerine göre en orijinal, en bozulmamış İncil burada bir ağacın altında gömülü olarak bulunuyor. Bir dakika, en baştan başlayayım: MS 45 yılında Aziz Barnabas Hıristiyanlığı yaymak için Kıbrıs’a geliyor bu İncil’le. Ama öldürülüyor. 432 yıl sonra, bir rüya üzerine Barnabas’ın mezarı ve bu İncil bulunuyor. O zamanki Bizans İmparatoru oraya önünde fotoğrafımı gördüğünüz Barnabas Manastırı’nı yaptırıyor. Şimdi tabii bu en orijinal halinde olduğu rivayet edilen İncil’in bizim için en önemli özelliklerinden biri, iddiaya göre ileride Hz. Muhammed’in geleceğini ve son peygamber olacağını da yazıyor olması. Fakat bu İncil yüzyıllardır kayıp. Bazıları Vatikan’da, bazıları Venedik’te diyor.

Salamis Antik Şehri:

Burası MÖ 8. yüzyıldan itibaren önemli bir liman kenti; Salamis. Sütunlarıyla, heykelleriyle, ev kalıntılarıyla, açıkhava tuvaletleriyle, hele ki hâlâ konserlere sahne olan amfitiyatrosuyla çok etkileyici. Sadece burası için bile Kıbrıs’a gidilir.Daha önce tatmadığınız müthiş bir mutfak: Hellim peynirini, ceviz macununu, şeftali kebabını biliyorsunuzdur elbette. Onları anlatmayacağım. Kuzey Kıbrıs’a gider gitmez önce bir Kıbrıslı bulup ahbap oluyor, sonra da gerçek Kıbrıs mutfağını tadacağınız adresleri alıyorsunuz. Ben bilhassa yemek saatlerinde Mehmet Yaşin, Refika Birgül ve Sahrap Soysal’la takıldım, aklımla bin yaşayayım, kendimi tebrik ederim! Böylece pilavuna’yı yeme fırsatı buldum. Börek gibi birşey bu, ama içinde özel bir peynir, nane, kuru üzüm ve kişniş tohumu var. Çok acayipti. Sonra lorlu Kıbrıs mantısı diyebileceğimiz pirahu’dan yedik. Kıbrıs’a özel bir ot olan molohiya’nın kuzu etiyle yapılmış sulu yemeğinden tattık. Tavuk suyunda haşlanmış ‘Makarna pulli’ yani tavuklu makarna vardı bir de. Kıbrıs’ın patatesi de bir acaip, bembeyaz ve çok lezzetli, salatası müthiş oluyor. Meğer neler yeniyormuş bu adada arkadaş!

Hayatınızda görmediğiniz sebzeler:

‘Molohiya’ isimli, sulu yemeği yapılan ot, ‘ayrelli’ denen yabani ve pek çıtır kuşkonmaz, patatese benzeyen ama çok daha lezzetli ‘kolakas’, yer elması gibi ama daha güzel bir kök sebze olan ‘bullez’. Yaa. Kıbrıs deyince varsa yoksa hellim peyniri değil mi? Değil işte.

Başka bir Erenköy’ün bambaşka hikâyesi:

İstanbul’un semti olan değil. Bu başka Erenköy. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne ait, ama ülkenin sınırları dışında ufak bir toprak parçası. Aslında bir tarafı deniz, üç tarafı Güney Kıbrıs topraklarıyla çevrili bir kahramanlık hikâyesi bence. 1964’te Kıbrıs’ta Rumlar ve Türkler çatışırken sonuna kadar direnen bir yer burası. Etraftaki Rum köyleri arasında kalmış 4 Türk köyü sakinlerinin gelip sığındığı Erenköy, sonuna kadar savaşmış. Şu an KKTC toprağı, ama artık askeri bölge. Sivil yaşamıyor.

Soulist Coffee and Music House:

Çok iyi canlı müziği yerde ararken Kıbrıs’ta bulmak... Soulstuff grubunun solisti Alper Cengiz ve eşi Yeliz’in gündüz şahane kahveler, akşam on numara canlı müzik ikram ettiği hayalimizdeki mahalle barı burası. Mahalle barı için yeri biraz bana sapa. Olsun, Kıbrıs’a her dakika uçak var.

Rahatlık, ferahlık, özgürlük ve huzur duygusu:

Yılın 300 günü güneşli olmasından mıdır, ada diye Avrupa’nın, Asya’nın derdi buraya ulaşamıyor diye midir bilmem. Ama sıkıntılı, stresli insan görmedim! Hayatın, yemeğin, muhabbetin tadı sonuna kadar çıkarılıyor. Hatta antidepresan ilaçlar buranın havasından filan yapılıyor olabilir. Ekonomik ve siyasi sıkıntılarına rağmen adalılar mutlu, huzurlu. “Yabancılara sunduğumuz en önemli ürünümüz demokrasi ve sağlam hukuk” diyor KKTC Başbakanı Özgürgün. Hakikaten de demokrasi oksijen gibi solunabiliyor adada. Yerlilerden biri de “Burada ne olursa olsun, dünya bile yıkılsa, pazar günü mangal yanar, içkiler içilir, çünkü kafamız rahattır” diye anlattı hayatlarını.

Yani nevrotik İstanbul’a gıcık olma sebeplerinden biri Kuzey Kıbrıs!

banner979
Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Kemal hacıveli - 4 yıl önce
Harika bir anlatım gözlem ve tam tesbit ..