Soğuk havaların yerini daha ılık hava koşullarına bırakmasından mıdır, yoksa halktan aldıkları oyların cesametine bakmaksızın çözüme gözü kapalı destek beyanında bulunanların verdiği cesaretten midir bilmem, Cumartesi ve Pazar günü dağda, taşta, şehirde, köyde, ovada, Rum plakalı arabaların yoğunluğu karşısında şaşırmadım desem yalan olur!
Kimi evini, kimi tarlasını, kimide kısa bir süre sonra sahipleneceği hesabı içinde malını görmeye gelenlerin çözümü çantada keklik görmeleri karşısında “neler oluyor” düşüncesiyle düşüncelere daldım.
Çözüm sadece “mal sahiplenme” başlığı taşımıyor!
Bana göre maldan çok gelecek kaygısı daha ağır basıyor.
Garantörlüğün kalktığı, Rumların aşırı taleplerinin karşılandığı bir anlaşma sonrasında Kıbrıs ta neler olur!
Dingili kopmuş bir sürece girmiş durumdayız. Buna karşın karşı durması beklenenler suskun!
Ölçüyü o denli kaçıranlar var ki, bazı televizyon kanalları gazete manşetlerini ve gazetelerin ön sayfalarını sabah programlarında vatandaşa aktarırken, görüşlerini paylaşmayan gazetemiz Güneş gibi yayın kuruluşlarının yayınlarını görmezden gelmesine karşın, Rumca programlara ve de yayınlara ağırlık vermesini acaba nasıl değerlendirirsiniz?
Rum Yönetimi başkanı Anastasiadisin ve Rum Dışişleri Bakanının açıklamalarındaki taleplerini görmezden gelerek eline fırça alıp tuval üzerinde Kıbrıs ı birleşmiş gösterenler, Kıbrıs Türkünün geleceğini tehlikelere atacak bir çözümün nelere mal olacağını iyi kestirmelidir.
Adayı ikiye bölen o çizgi fırça ile oluşmuş bir çizgi değil ki!
Gelin görün ki o çizginin nasıl ve neden oluştuğunun hesabını yapamayanların cesaretleri ayyuka çıkmış durumda! “Türkiye adadan gitsin de ne isterse olsun” hıncı içinde hareket edenler, çeşitli başlıklarla Türkiye den gelen su ya, getirtilmesi planlanan elektriğe “hayır” diyenler acaba Kıbrıs Türkünü nereye taşımak niyetindedirler?
Ekonomik Protokolün bir an önce hayata geçmesi için gayret sarf etmeyenler krizler yaratarak toplumu “nasıl olursa olsun, daha beteri olamaz ya” dedirterek
teslimiyeti içeren bir anlaşmaya “evet” demeye mi sürükleniyor?
