banner913
banner932
banner1012

TARİHİN UYARISI


M. Erol EKENLEROĞLU

M. Erol EKENLEROĞLU

Okunma 12 Şubat 2016, 15:22

            ‘Başımız dara geldiğinde birkaç İngiliz, Fransızın yazdığı tarih kitaplarından bölümler alarak onlardan faydalanmak yolunu tuttuk. Bizlere en bayağı şekilde saldıranlara ilmi cevaplar bulmaktan aciz kaldık. Bir taraf, hayali buluşlar ile ortaya çıkarken, haklı durumda olmamıza rağmen susmayı tercih ettik. Bu günahı kimin boynuna asabiliriz? Hepimizin, fakat başta iktidarların. Bu böyle bir iştir ki; fertlerin başarması imkansızdır. Bunları ancak kurulacak heyetler başarabilir. Büyük çalışmalara ihtiyacı olan bir iştir. Bugüne kadar yapamadık ve halâ da bir kıpırdayış görünmüyor ortada.

Dr. Fazıl Küçük     

 

Kıbrısta bizlere göre uyuşmazlığın, Dünya Ülkeleri için Kıbrıs sorununun sona ermek üzere olduğu açıklamaları arka arkaya yapılmakta ve Adada yaşayan Kıbrıs Türkleri de tarihte çok kez olduğu gibi umutlandırılarak kandırılmaktadır.

 

Çözüme en çok inanan kişinin Cumhurbaşkanı Sayın Mustafa Akıncının olduğunu açıklamalarından anlıyoruz. Sayın Akıncının bir açıklamasında vurgu yaptığı konu Sayın Anastasiadisi uyarması olmuştur. ‘Çözümü zora sokacak davranışlarda ve söylemlerde bulunma. Bu uyarıya Anastasiadis uyar mı, ne dersiniz? Hadi Anastasiadis uydu diyelim, Kilise ne yapacak, hiç düşündünüz mü?

 

Kıbrıs Cumhuriyetinin kurulduğu, Kıbrıs Anayasasının kabul edildiği yıllara dönersek Anayasanın eşitlik üzerine kurulduğu, Egemenliğin olmadığı şeklinde yapıldığını ve bu Anayasanın Kıbrıs Türküne verdiği azıcık haklara bile dayanamayan Rum anlayışını sorgulayabiliriz.

 

Bu bağlamda 1963 yılında Rumların Kıbrıs Anayasasını nasıl ortadan kaldırmak istediklerini Halkın Sesi Gazetesinin 19 Temmuz – 2 Ağustos – 14 Ağustos 1963 tarihli sayılarından aktarmak istiyorum. Bu belgelerin arşivime girmesini sağlayan sayın Altay Sayıla teşekkür ediyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Halkın Sesi Gazetesinde 19 Temmuz 1963 tarihinde yayınlanan Haberde Kıbrıs Cumhurbaşkanı Başpiskopos Makarios Aynikola Kilisesinde yaptığı konuşmayı açıklıyor ‘Zürih ve Londra anlaşmalarının iyi tarafları yanında kötü tarafları da vardır. Hürriyetimiz tehdit edilmiş, kösteklenmiştir. Anlaşmaların menfi ve mahburlu taraflarını pek iyi biliyoruz, müspet taraflardan istifade ederek menfi taraflarını bertaraf etmek için çalışacağız. İstikbalimiz, halimizden daha iyi olmalıdır ve bunun elde edilmesi de bize bağlıdır. Kıbrıslı Rumlar istikballerini arzularına göre tayin etmek için her türlü mücadeleden çekinmeyeceklerdir. Kıbrıslı Rumlar Milli Mücadelelerini Kilisenin bayrağı altında devam ettirecekler Makarios bu açıklamasını Kıbrıs Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanı iken yapıyor. Bilmem anlatabildim mi?              

 

O zamanlar Makariosun Garanti Antlaşmasına karşı bu tavrının Demokratik Birlik Partisi Başkanı Dr. Dervis tarafından da desteklendiğini, Halkın Sesi Gazetesinin 2 Ağustos 1963 tarihli sayısından aktarıyorum. ‘Demokratik Birlik Partisi bildirisinde Makariosu sadece Garanti Antlaşmalarının değil, bütün Londra, Zürih Antlaşmalarının yırtılması durumunda kayıtsız şartsız destekleyeceklerini, hicap verici Zürih Antlaşmasının feshi için bütün gücünü seferber etmek olduğunu beyan etmişlerdir.  Halkın Sesi Gazetesi aynı tarihli Gazetede bu konular ile ilgili birde yorum yapmıştır. Bu yoruma göre; ‘Rum liderlerinin açıkça belirttikleri gibi gayelerine varmak hususunda ilk hedef Garanti Antlaşmasını lağv etmek (yok etmek). Bizzat Cumhurbaşkanı Makarios 1964 yılında bu amaçla ilgili olarak büyük gayret göstereceklerini açıklamıştır. Sonra sıra Anayasanın tadiline (değişikliğine) geliyor. Cumhurbaşkanı Makariosun bu konuda ki çalışmaları Rum basını tarafından şöyle anlatılıyor. Makarios kendi itiyadına göre hareket ederek uzun süre Dünya efkarının Kıbrıstaki haksızlıkları benimseyecek bir kıvama ermesini bekleyecek, Kıbrıstaki haksızlığın BMler Anayasasına aykırılığının tespiti için fırsat verecektir. Aydınlatma devresi sona erdikten sonra azimle harekete geçecektir. Kıbrıs genel seçimleri 1965 yılında yapılacaktır. O tarihe kadar Kıbrıs Anayasasının bazı maddeleri tadil edilmiş ve Garanti Antlaşması hukuki değerini kaybetmiş olacaktır. Garanti Antlaşması lağvedilirse ne olacaktır? Rum vatandaşlarımıza bakılacak olursa, Garanti Antlaşmasından kurtulur kurtulmaz Temsilciler Meclisi lağvedilerek onun yerine bir Kurucu Meclis kurulacak ve yeni bir anayasa yapması için görevlendirilecektir. Bizler Rum vatandaşlarımızdan hak ve hukuk dilenecek değiliz. Şimdi ki düzenin kurulması ve devamı için Türkler olarak büyük gayret sarfettik. Olmadı. Hele bir bozsunlar sonunda kimlerin kârlı, kimlerin zararlı olacağını elbette göreceğiz.

 

Halkın Sesi Gazetesinin 14 Ağustos 1963 tarihli gazetesinde de Türkiye ile Rum liderlerinin arasında geçen  ilgimi çeken bir haber yayımlanmıştır. Bu habere göre Türk Dışişleri Bakanlığının sözcüsü demeç vermiştir. Bu demecin içeriği ‘Rumların ileri sürdüğü Anayasa işi bizim dahili işimizdir  tarzındaki iddiaların zerre kadar değeri yoktur. Türk Hükümetinin bu konudaki tutumu açık ve kesindir. Bahis konusu beyanlarda, Kıbrısta müesses Anayasa rejiminin ve Antlaşmaların tadili hedef tutulduğundan, bunları dahili bir iş addetmek, hukuken mesnetsiz ve imkansız bir görüştür. Zira Kıbrıs Anayasası, Milletlerarası bir Antlaşma ile tespit edilmiş ve bu Anayasanın hükümleri Türkiyenin de taraftar  olduğu Garanti Antlaşması ile teminat altına alınmıştır.   Anayasanın temel maddeleri ile ilgili her tasarruf, Türkiyeyi de alâkadar eder.  Garanti Antlaşması 1. Maddesi, Kıbrıs Cumhuriyetinin bağımsızlığını, toprak bütünlüğünü ve güvenliğin idamesini, aynı zamanda Anayasasına riayet edilmesini sağlamayı taahhüt etmiştir. Dışişleri Bakanımızın 3 Nisan 1963 tarihinde Millet Meclisi huzurunda yapmış olduğu beyanatı hatırlatmak isterim. ‘Yüksek huzurunuzda bir kere daha açıkça belirtmek isterim ki, dışarıdaki haklarımızın ve hayati menfaatlerimizin muhtemel olduğunu müşahade ettiğimiz an, bu tecavüz teşebbüsü, Türk Milletini bütün gücüyle ve tek vücut olarak dimdik karşısında bulacaktır.   Yüz küsür bin kişilik aziz soydaşlarımızı yabancının keyfi idaresine terk edecek bir hükümet, Türkiyede hiçbir zaman mevcut olmayacaktır.

 

Her zaman tarihten ve yaşanmışlıklardan dersler çıkarmalıyız diyoruz. Bugünlerde olanların 1963 yılında olanlar ile benzerliğini görebilmekteyiz. Nedeni, Rumların rahat hareket edebilmek ve emellerine ulaşabilmek için  önlerindeki en büyük engel olan garantörlüğü ortadan kaldırmak istemeleridir. Farklılığı ise ABye girebilmek için garantörlüğün kalkması konusuna tavizkâr gözle bakan Türkiyenin olmasıdır.  

 

Tarihten alıntıları sizlere hatırlatmamızı, tarihin uyarısı olarak görerek Türkiye ve Kıbrıs Türkleri yararına olacağı düşüncesindeyiz. Bu alıntılardan dersler çıkaracak hem Türkiyede hem de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde başta siyasiler olmak üzere çok sayıda insan olduğuna da inanmaktayız.

 

Başlıkta yer alan Dr. Fazıl Küçükün söylediği gibi bizlere en adi şekilde saldıranlara Uluslararası Hukuk Kuralları ile  gerçek cevaplar veremiyoruz.  Bir taraf, hayali istekler ile ortaya çıkarken haklı durumda olmamıza rağmen susmayı tercih ediyoruz. Haklarımızı savunmak var olan düzenimizi koruyabilmek fertler ile değil, kurulacak heyetler, sivil toplum örgütleri ve lobicilik faaliyetleri ile birlikte hareket etmekle olanaklı olabiliyor.  Çok çalışarak, inanarak, büyük gayretler sarfederek de gerçekleşiyor.

 

Bu bağlamda liderimiz Dr. Fazıl Küçükün 23 Ağustos 1979 tarihinde söylediklerini de unutmamak gerekiyor. ‘Rum, tarihin hiçbir döneminde Türkü idare etmiş değildir. 1878e kadar Türk Rumu idare etmiştir. 1960a kadar da İngiliz, örf ve adetlerine, dinine, diline bağlı iki ulusal toplumu idare etmiştir. 1960da müşterek ortaklık idaresi doğdu. Türk hiçbir dönemde Rumun boyunduruğuna girmedi. Rum 1963de başlayıp bugüne kadar sürdürdüğü saldırısı ile işte bu tarihi gerçeği değiştirmeye çalıştı. Rumun mücadelesi Türkü boyunduruğu altına almaktır. Uluslararası toplantılarda Kıbrısı bir tüm olarak her temsil edişlerinde ve Kıbrıs Hükümeti olduklarını her iddia ettiklerinde bu ‘hakkı da iddia ediyorlar ve gerçekleri bilmeyen Dünya bunlara inanıyor Bu söyledikleri halen geçerli değil mi?  

 

Görmek istediğimiz, egemenliğimizin devam ettiği, kardeşçe Rumlar ile birlikte eşit haklara sahip olarak yaşayabileceğimiz Dünyanın sadece Rumları değil, Türkleri de kucakladığı bir Kıbrıs Adasıdır.     

 

 

Mutlu, sağlıklı, bilgili ve uyanık olalım.

Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.