banner913
banner932
banner1012

Sivil market mi, askeri kantin mi?


Hasan KAHVECİOĞLU

Hasan KAHVECİOĞLU

Okunma 18 Eylül 2018, 13:37

Köşe yazarlığının en “sıkıcı” tarafı “kendini tekrar etmek”tir herhalde…
“Askeri kantinler”i, 30 yıl önce de bol bol tartışmıştık…
Bir arpa boyu yol alamadık…
Ancak bu süreçte; marketçilik alanında başka ilginç gelişmeler yaşandı…
“Tüketim kooperatifi” modeli ile piyasada fiyatların dengelenmesinde etkin rol oynayan PEYAK battı… İlerici sendikaların kurduğu BELÇA başarısız yönetimler yüzünden sıradan bir “bakkal” olmanın ötesine geçemedi. Sonunda can çekişen hali ile birilerinin elinde kaldı… 
Ama yaşam durmadı…
Nüfus yoğunluğu arttıkça; her köşede marketler, kentlerde süpermarket ve megamarketler mantar gibi bitmeye başladı…
Tüketiciyi de, ithalatçıyı da, ama en önemlisi yerli üreticiyi “teslim alan” bir “marketçilik” anlayışı gelişti…
Gelen geçen hükümetlerin hiçbirisi “marketçiler”in bu “şımarıkça” davranışlarını kontrol altına alamadı…
Onlar da tıpkı “müteahhitler” gibi semirdiler, siyasetçiler üzerinde “baskı” sahibi oldular…
Hükümetler; marketlerin ne “mesai saatleri”ni düzenleyebildi, ne çalışanların haklarını koruyabildi, ne de yerli üreticilere çektirdikleri “azabın” azaltılmasında rol oynayabildi…
O kadar şımardılar ve semirdiler ki; toptancı ithalatçıları bile teslim aldılar… Bugün bir ithalatçının malını yerleştirdiği marketteki “raf”tan, binlerce dolar aylık kira alan marketler var…
Ama asıl yerli küçük üreticileri nasıl “süründürdükleri” herşeyden önemli…
Sermayesi kısıtlı yoğurt üreticisi, hellim üreticisi, unlu gıda üretenler; hepsi neredeyse “marketlere” teslim olmuş durumdadır…
Ürünlerini rafa yerleştirirler, ertesi gün gidip bakarlar… Ürünleri peşin satıldığı halde, paralarını alamazlar… Bu insanlara dört ay sonraya çek yazan marketler vardır…
Bu “desteksiz” küçük üreticiler, marketçilerin en çok mağdur ettiği kesimlerden biridir…
Şimdi, bizim “marketçiler”in serbest piyasada at oynattıkları bir dönemde, Türk Lirası yüzde 80’lere varan değer kaybına uğrayınca, etiket savaşları başladı… 
Dörtlü hükümet, antrepo girişi için özel kur saptadı, KDV’leri düşürdü ama, fiyat anarşisini durduramadı…
Kaotik bir ortamdan geçerken, Türk Lirası’nın ertesi gün ne olacağı belli değil iken, bu “fırtına”yı durduracak bir “babayiğit” aradık durduk…
İşte bu “karmaşa” içinde, 20-30 yıldır tartıştığımız “askeri kantin”lerin yıldızı bir kez daha parladı…
“Askeri kantin”ler adı üstünde; market değil, süpermarket değil, sadece kantindir…
Sivilin değil, yurttaşın değil, askerin kantinidir…
Askeri kantinlerin gümrük, vergi ve KDV muafiyetleri vardır. Çalışanlar askerlerdir, kirası yoktur, bir yığın başka “avantajları” nedeni ile de piyasadan çok daha ucuzdurlar.
Ancak; bu kantinlerin piyasada “fiyat dengesini korumak” gibi bir misyonları yoktur ve olamaz…
Bu kantinler, yaşadığımız son 20-30 yıllık dönemde bazen halka açıldılar, bazan “sınırlı” olarak açıldılar. Bazan da özel “kart”lar dağıtarak oralardan alışveriş yapabilen “ayrıcalıklı” kesimler yarattılar. 
Son zamanlarda herkes oralardan alışveriş yapabiliyordu. TL. devalüasyonu da tüketiciyi vurunca, bu mekanlardaki kuyruklar uzadıkça uzadı…
Düşük gelirli tüketici, dar bir bakış açısı ile bu “ucuzluğu” tadınca, neredeyse “ekonomi”yi askere teslim edelim gibi uçuk kaçık sesler yükselmeye başladı…
Oysa; gelinen nokta gene bizim beceriksizliğimizin sonucu değil mi?
Bu “boşluğu” ve tüketicide bu “talebi” kim yarattı?
Askeri kantinleri piyasanın bir “unsuru” haline kim getirdi?
Tek sözcükle bizim siyasetçilerimizin beceriksizliği…
Marketçilerin şikayeti üzerine askeri makamların bu kantinlere “sınırlama” getirmesi çok daha kötü oldu…
Gene “ayrıcalıklı” kesimler oralardan alış veriş yapabilecek, ama düşük gelirli tüketiciler “marketlerin” insafına terk edilecek…
TMT kartı taşıyan kişilerin oralara girebilmesi tam da bir “ayrıcalık”tır…
Burada görev yapan askeri makamlar, ne yazıktır ki, bu KART işini başka alanlarda da kullanıyorlar. Askeri tesislerden yararlanan, birkaç derecesi olan yıllık KART taşıyan yurttaşlar var…
Kısacası; askeri kantinler, bizim beceriksiz hükümetlerin yıllardır yarattığı “boşluğun” bir eseridir…
Oradaki “ucuzluğu” sağlayan, devletin kasasına girmeyen vergilerdir…
Yani; ya herkes oralara girebilmeli, ki bu çok yanlış bir uygulama olur…
Ya da tümü ile bu kantinler “sivil”e kapalı olmalıdır…
Sosyal medyada; bu konuyu “vatan millet” boyutlarına çekmek, kantinler üzerinden “askercilik” güdüsüyle askere yağ çekmek, sivil idareye yüklenmek ne kadar yanlışsa, kantinler üzerinden askere saldırmak da o kadar yanlıştır…
Bu işi yalnızca bir tek “ölçüt”le değerlendirebiliriz: Ekonomik akıl…
Askeri kantinler; KKTC’nin “egemenlik alanı”nın dışındadır… Limanlarda da, piyasada da onları denetlemek mümkün değildir.
Bu nedenle KKTC’nin tüm fonksiyonları ile tam bir devlet olmasını savunanlar için “askeri kantinlerin” ekonomide rol üstlenmeleri mümkün değildir…
Öte taraftan siyasetçi, bu “boşluğun” analizini yapmak, belki kooperatifler yolu ile, askere sağlanan “avantaj”ları da içeren sivil projeler üretmek zorundadır…
Böyle bir siyasal parti var mı?

Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.