banner913
banner932
banner1012

KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ’NİN VARLIĞI KABUL EDİLMELDİR (14)


Metin FAHRİOĞLU

Metin FAHRİOĞLU

Okunma 13 Nisan 2018, 11:42

 

 

BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın  adı ile anılan  “İki Eyaletli” Federal Devlet çözümünü  öngören  Annan Planının  her iki tarafa   baskı  ve  dayatmalarla  kabul ettirilmesinin ardından  24 Nisan 2004’te  gerçekleştirilen   Annan Planı  Referandumunda Rumlar %75  oranında    ‘hayır’ derken   Kıbrıs Türk halkı verilen sözlere ve vaatlere inanarak ve kanarak, psikolojik baskılara boyun eğerek   %65 oranında ‘evet’  demişti..

Bu gelişmelerin ardından  1 Mayıs 2004 itibarı ile  Güney Kıbrıs’ın, Kıbrıs sorununun   siyasi bir çözüme   varılmadan   tüm Kıbrıs adına   ve de   Kıbrıs Türk halkını da  kapsayacak şekilde  AB üyesi  yapılmasının  hedefi,  dolaylı da olsa   Kıbrıs’ın    Yunanistan’a ilhakını gerçekleştirmekti!…

Kıbrıs sorunu   çözülmeden   Güney Kıbrıs’ın Kıbrıs Cumhuriyeti olarak1 Mayıs 2004  itibarı ile   AB’ne tam üye yapılması ile   birlikte   Türkiye ve  Yunanistan arasında    24 Temmuz 1923   tarihinde  İsviçre’nin Lozan  şehrinde  kurulan ve  1960 Kıbrıs  Cumhuriyeti Anlaşmaları ile   tesis edilen   denge, Yunanistan lehine bozulmuştur…

1 Mayıs  2004 tarihi itibarı ile Güney Kıbrıs’ın   tüm  Kıbrıs’ı temsilen AB’ne üye   yapılması ile birlikte  1960  Garanti Anlaşmalarında     yer alan “Kıbrıs’ın  Türkiye ve Yunanistan’ın   birlikte üye olmadığı siyasi , ekonomik ve askeri  bir birliğe üye olamayacağı” ilkesi de çiğnenmiştir..

İşte bu nedenledir ki;  Kıbrıs’ta adil ve kalıcı bir siyasi  çözüm  olmadan  ve  Kıbrıs’ta Türk ve  Rum halklarının  onayı  alınmadan  gerçekleşen tüm Kıbrıs’ın  AB üyeliği meşru değildir ve uluslararası hukuka  da aykırıdır..

Şu bir gerçek ki, bu yaşananların ardından  Türk tarafının   federal çözüm arayışlarına   son vermesi  yanında;   KKTC için tanınma   isteme hakkı doğmuştu…  O günde Türk tarafı, Kıbrıs’ta bağımsız ve egemen iki  devlete dayalı bir siyasi çözümü savunma  ve de bu noktadan sonra  devletten devlete  görüşme talep etmesi için  büyük bir fırsat yakalamıştı.. Ancak,  Türk tarafı bu fırsatı değerlendirme yoluna  gitmeyecekti!..

Nitekim, Kurucu Cumhurbaşkanımız  Rauf R. Denktaş’ın görev süresinin dolması sonrası,  20.04.2005 tarihinde   yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde; Annan Planı döneminde ‘evet’ kampanyasının   başını çeken, iki ayrı  devlet yerine  federasyonu, Birleşik  Federal Kıbrıs tezini savunan  sayın   Mehmet Ali Talat;   KKTC’nin 2’nci  Cumhurbaşkanı olarak seçilmesinin ardından  federasyon görüşmeleri yeniden  başlayacaktı!..

Sayın Talat, KKTC Cumhurbaşkanı seçilmesiyle birlikte Kıbrıs’ta siyasi çözüm için   GKRY  Başkanı  Tasos Papadopulos ile  görüşmelere başlar. Ancak Enosis hayali ile yaşayan   Papadopolos’un  o yönde bir heyecanı yoktu ve de  olamazdı! Çünkü, Güney Kıbrıs’ın   Kıbrıs Cumhuriyeti olarak  AB üyesi olmasını; Rum-Yunan ikilisi Enosis’in gerçekleşmiş  olduğu yönünde  değerlendiriyorlardı!.. Nitekim ilerleyen günlerde Güney Kıbrıs’a gelen  Yunanistan Başbakanı yazılı olarak yapmış olduğu konuşmada  Kıbrıs’ın AB üyesi olmasıyla birlikte dolaylı da olsa Enosis gerçekleşmiştir demişti…

Güney Kıbrıs’ta Başkanlık seçimlerinin yapıldığı  2. Turunda 24 Şubat 2008  tarihinde  Rum Meclis Başkanı ve AKEL Genel Sekreteri Dimitris Hristofyas;  GKRY Lideri olarak seçilmesiyle  birlikte sözüm ona    Kıbrıs’ta “çözüm rüzgarı” esmeye başlıyordu!.. 

Neticede  Talat-Hristofyas ikilisi ‘yoldaş’  olarak anılıyordu.. 21 Mart’ta başlayan   yeni uzlaşma sürecine Liderlerin  23 Mayıs, 1 Temmuz, 25 Temmuz ve 3 Eylül’de  yaptığı  görüşmelerle devam edilmiş  ve de  nihayet 11 Eylül 2008 tarihi itibarıyla kapsamlı müzakereler başlamıştı. Hristofyas’a “dostum Dimitri” diye hitapeden  sayın Talat,  Ankara’nın da  çözüm sürecini desteklediğini vurguluyordu.

İki liderin  23 Mayıs ve 1 Temmuz  Anlaşmalarında , Kıbrıs Türk ve Rum   Kurucu  Devletlerinin   eşit statüye  sahip olduğu ana  yapıyı oluşturmayı başardığını dile  getiren  Talat, “sıfırdan başlanmayacağı için, anlaşmaya ulaşmanın zaman  almayacağını” dile getirecek kadar iyi niyetli idi…Ancak, sayın  Mehmet Ali Talat’ın ‘dostum’ dediği Hristofyas’ta  ne öyle bir heyecan ve ne de öyle bir ‘niyet’ söz konusu idi… 

Gerek Kıbrıs’ta  taraflar arasında ve    gerekse Türkiye ile   Yunanistan arasında   denge  kurulmasına  önem  verdiklerini vurgulayan sayın    Talat, “Bunlar   ve geriye kalan konularla ilgili olarak bir zemine   ulaşacağımız ve Kıbrıslı Türk ve Rumların    siyasi eşitliğine   saygılı bir anlaşma planında  anlaşacağımızdan ümitliyim” diyordu...

Ancak Hristofyas’ın  hedef çok açıktı!.. Hedefi öncelikle   Kıbrıs Türk halkını Rum  egemenliğine  dahil ederek  tüm Kıbrıs’ı kontrol altına almak ve de  Enosis’e giden  yolu açmaktı… DEVAM EDECEK..

Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.