Feriha Altıok, şiiri için geçmişte şöyle demişti:"Bir kitap, bir şiir yazılırken en çok şairindir ancak doğumundan yani yayınlandıktan sonra artık toplumun oluyor" dedi. Altıok, şiirin kontrolden çıktığı zaman çok daha şiir olduğunu ve değerini bulduğunu belirterek, "Umarım bu kitap, okurun bir kere okuyarak elinden bırakacağı bir macera olmaz, tekrar tekrar okunur, yorumlanır, yaşanır, işte o zaman şairin başarısı ortaya çıkar" diye konuştu.
Kitabın özellikle ilk şiirleri çok güzel. Nedenini sorarsanız; çocukluk anılarının, köydeki yaşamının dizelere süzülüp sizlere ulaşması, hem şiirleri okurken biraz hüzün biraz da geçmişe özlem duymanıza neden oluyor. Anımsamak ve düşlemek, güzel Türkçeyle bir başka oluyor. Okumanızı öneririz.
Doğancı (Elye)’da 1946 yılında doğdu. Lefkoşa Türk Lisesi’nden sonra 1968’de Samsun Eğitim Enstitüsü’nün Edebiyat Bölümü’nü bitirdi. Ankara’da bir buçuk yıl kadar bir kız yurdunda müdür yardımcılığı yapan Altıok 1976’dan 1996’ya dek öğretmenlik yaptı. Şu anda emeklidir.
YAYIMLANMIŞ ESERLERİ:
1-Findancığın Çilesi,1985,Şiir
2-Hele Bir Düşün,1987, Şiir
3-Aşka Çağrılı(1993), Şiir
4-Gözleri Sen Kuş(1994), Şiir
5-Ruhumsan Korkarım(1999), Şiir
6-Asılmaya Ay(2004), Şiir
7-Uçurumlu Mavi Oda, 2015, Şiir
BENİM YILDIZLARIM
Çocukluğumu düşününce
köyümü seyrederim anıların izdüşümünde
köyümde bir oda
odada bir evcik
küçük evimiz büyük yüreklerimiz ve yüreğimize sürülen ezikliğimiz
çocukluğumu düşününce
sapsarı ovalar düşer anıların izdüşümüne
uçsuz bucaksız ovalar
ve ovalarca ufalan insanlar...
onlar ki damla damla ter ile yoğurunca toprağı dönerlerdi bizim gibi küçük evlerine ve gömülürlerdi kocaman yüreklerine taşıyarak sırtlarında ağır akşamlar
çocukluğumu düşününce
küçük sevgilim gelir anıların izdüşümüne
birinin davarmı güderdi
çocukları okulda gördükçe
derinden bir ah çekerdi
tarlada kaval çalar bir türkü tuttururduk
tüm kavallar ve türküler bizimdi...
çocukluğumu düşününce ençok yıldızları hatırlarım geceleri sırtüstü yatar saatlerce onlara bakardım
annem gösterip en sönüklerini "bizim bunlar" derdi de çok kızardım zenginlerin olurmuş parlak yıldızlar !
dokudukça bilinci yokluğun gergefinde bir gece "hepsi benim" dedim hepsi... madem ki zenginlerin bütün kırlar ovalar bundan sonra yalnız benimdir yıldızlar
o günden sonra tüm yıldızlar benim oldular...
KÖYÜMDEN ESEN RÜZGÂRLAR
Ne zaman bir rüzgâr esse sarısıcak buğday tarlalarından anamı hatırlarım elinde orağı gücü yüreği...
ne zaman bir rüzgâr esse sarısıcak buğday tarlalarından çocukluğumu hatırlarım bir ağacın cılız gölgesinde hastalanır al al yanarım
ne zaman bir bülbül sesi duysam sarısıcak buğday tarlalarından köylümün nağmelerini hatırlarım tere karışan ağıda kaçan
ne zaman yığın yığın buğdaylar görsem harmanlarda ilk isyanımı hatırlarım emeği bizim bereketi kimin kara kara bulutlanır gözlerim
ha yağdı ha yağacak sarısıcak buğday tarlalarına...
AĞLAYACAĞIM
Kundağımı dalında sallayan ağaç anlat bana çocukluğumu söz ağlamayacağım
kundağımı dalında sallayan ağaç söyle bana bedeli kaç kuruştu yaşanmamış çocuklukların çocuklarıma anlatacağım
küçük ellerin zengin oyuncağı kırmızı gelincik
anlat bana çocuk yüreğimin özlemlerini başucumda saklayacağım...
nasırlı ayakların yoğurduğu acılı toprak
anlat bana babamın terini söyle bana nereden gelip nereye gittiğini ağlayacağım...
SENİN ARALIK AKAR SAÇLARINDAN
Ben o çölü yandım da geçtim senin kaç yaz yağmuru borcun var bana
yine de yuvamız olabilirdi gece sen ateşböceklerini öldürmeseydin
ben riyadan üryan çocuk sen cennette cinnetimdin aşkçılık oynadm bir zaman ne diyeyim ilk oyunda yenildin
ne'yleyim her dönüş
bir parça yenilgidir
düş evim yıkılmış sokaklardayım
yere kapanmış yaralı bir uçurtma ve yaprak titremez dalucumda
şimdi sen bu şiirden çıksan kendimize ayrılıkça ırasan eylül sonu bir bahçeyim ben
senin aralık akar saçlarından
GEÇTİ AŞKIN MASAL ÇAĞI
Gün ortası çal kapımı alnımdan öp okşa saçımı şiiri ille de lirik koy avcuma
yine de başka yoluma durma -ben de bilmem-başka yolumu sorma
geçti aşkın masal çağı uyup fitnenin tefine gönlüm soyunma!
ANILARIN AYNASINDA
Yıllardan sonra bu odada
bu geri dönülmüş yolun boşluğunda
bu renkli yankısı anıların
biliyorum zehirli elma saklıdır
dağarcığında cadıkarısının
"yaban eti var" diyerek geliyor devler
saklayın beni n' olursunuz
dost cüceler...
yıllardan sonra bu odada
kırmızı potinlerim yastığımın altında
ve burnumda kokusu
gülden önce tanıyıp
unutamadığım gülden sonra da
avuçlarımın alında yanıyorum bayram sabahlarında...
yıllardan sonra
geriye rota çizmiş bir geminin
son yokuşuyum
okyanusların tuzu damağımda
inmiş yolcular kimbilir hangi limanda.
yıllardan sonra bu odada bozulmuş büyüsü masalların talihsiz bir seyircisiyim şimdi o kanlı arenanın...
kurşuna diziliyor Lorca
otuzbeş İspanyolla bir dağ yamacında.
geç de olsa kırdı kalemini tarih Franko'nun ertelenmiş duruşmasında.
yıllardan sonra bu odada bu gece yarısmda yalnız değilim artık bütün savaş çocuklarım toplayıp basmışım bağrıma ve bulanmışım çocuk kanlarına yaraları dokunuyor yarama...