banner913
banner932
banner1012

Tuncer Bağışkan’dan “Tarihi Lefkoşa’da Geçmişe Yolculuk”

banner1020

Ülkemizde arkeoloji, sanat tarihi, kültür tarihi denince akla ilk gelen isim Sayın Tuncer Bağışkan’dır.

banner974
Tuncer Bağışkan’dan “Tarihi Lefkoşa’da Geçmişe Yolculuk”

banner971

  Yıllarca bu alanlarda araştırma yapmak isteyenler, doğru ve bilimsel verilere onun yazmış olduğu kitapları ve makaleleri okuyarak ulaştılar. Ülkemizde bu kadar bol unvanlar akademisyenler ve üniversiteler yokken, toplumun bir avuç değerli araştırmacının eserlerine ve görüşlerine başvurulmadan yazılar yazılmaz veya bu konularda ahkâm kesilmezdi. Hele ülkemizde arkeolojinin ne olduğunu bilmeyen, eski esere taş muamelesi yapan bir düşünce yapısında, ülkemizin ilk arkeoloğu olan Sayın Tuncer Bağışkan bu düşünceyi değiştirmek için çok emek,uğraş verdi ve vermektedir.

Yazar kitabı için şöyle diyor: “Adres Dergisinde yayınlanmak üzere 2012 yılından itibaren kaleme almış olduğum "Lefkoşa'nın Tarihi Geçmişine Yolculuk" adlı kitabım en sonunda Limasol Bankası Kültür Yayınları tarafından yayınlandı. Kitabın tanıtım etkinliği Limasol Bankası Kültür Yayınları tarafından gerçekleştirildikten sonra tüm kitapcılara dağıtımı yapılmış olacaktır. Bu hizmetinden dolayı öncelikle Limasol Bankası Kültür Yayınları sorumluları ile yöneticilerine, kitabın grafik tasarımını gerçekleştiren Cherry Red Reklam Ajansı'na, kaleme almış olduğum makalelerimin kitaplaştırılmasını onaylayan Adres Dergisi sorumlularına, kitabın baskısını gerçekleştiren Okman Printing LTD'ye ve kitabın kaleme alınması sırasında engin bilgi birikimlerini esirgemeyen güngörmüş yaşlıllarımıza teşekkürü bir gönül borcu saymaktayım... Sağ olsunlar....

Tuncer Bağışkan Kimdir?

21 Ocak 1947 tarihinde Lefkoşa Ömerge mahallesinde doğdu, çocukluk ve gençlik yılları Küçükkaymaklı’da geçti. 1972 yılında “İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Prehistorya ve Klasik Arkeoloji Bölümü”nden arkeolog olarak mezun oldu. 1973 – 1975 yılları arasında İngiltere’de kaldı. 1975 yılında Eski Eserler ve Müzeler Dairesi Müdürlüğü’nde kamu görevine başladı. Başta Kırnı, Akdeniz ve Lambusa olmak üzere Kıbrıs’ın değişik bölgelerinde kurumu adına çeşitli araştırma ve arkeolojik kazı çalışmaları gerçekleştirdi. Eski Eserler ve Müzeler Dairesi Müdür Muavini, Kültür Dairesi bünyesinde oluşturulan Kültür Sanat Danışma Kurulu üyesi, Anıtlar Yüksek Kurulu Üyesi (AYK), DAÜ Kıbrıs Araştırmaları Merkezi Danışma Kurulu üyesi, 1998 ile 2006 yıllarında Kültür-Sanat Kurultayı Genel Sekreteri ve 28.Haziran.2006 – Haziran 2010 tarihleri arasında Lefkoşa Türk Belediyesi Meclis Üyesi görevlerinde bulundu. 2000 yılında Eski Eserler ve Müzeler Dairesi’nden emekliye ayrıldı. Halkbilim araştırmalarına 1987 yılında üyesi bulunduğu Halk Sanatları Derneği (HAS-DER) çatısı altında başladı. Araştırmalarını yağmur duası, yatırlar (şehidalar), büyü, ölüm, manevi inançlar, arkeolojik eski eserler ve Osmanlı-İslam eserleri konularında yoğunlaştırdı. Yurtiçi ve yurtdışında eski eserler ile halkbilimi konularında çeşitli konferanslar verdi, sempozyumlara bildiriler sundu. Araştırma yazılarının büyük bir bölümü 1989-1993 yılları arasında Yazı İşleri Sorumluluğunu sürdürdüğü Halkbilimi Dergisi’nde, 1990 yılında Kıbrıs Kültür-Sanat ekinde, 1999-2011 yılları arasında Avrupa/Afrika Gazetesinde, 2012 – 2016 yılları arasında Yenidüzen Adres dergisinde ve diğer dergilerde yayınlandı.

Halk Sanatları Derneği’nin düzenli olarak gerçekleştirdiği Sempozyumlara sunduğu bildirilerinin büyük bir kısmı KKTC Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı’nın yayınladığı “Halkbilimi Sempozyumları II” (1997), “Halkbilimi Sempozyumları III” (2001) ve “Halkbilimi Sempozyumları IV”(2002) kitaplarında yayınlandı. “Kıbrıs Türk Halkbiliminde Ölüm” adlı ilk kitabı 1997 yılında Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı tarafından ve “Kıbrıs’ta Osmanlı-Türk Eserleri” adlı ikinci kitabı ise 2005 yılında yayımlandı. Bu kitabın genişletilmiş şekli “Ottoman, Islamic and Islamised Monuments in Cyprus” adıyla İngilizceye tercüme edilip 2009 yılında yayımlandı. Halkbilimine sağladığı katkılardan dolayı 1994 yılında Halk Sanatları Derneği tarafından “Halkbilimi Hizmet Ödülü”ne laik görüldü. Türkçe olarak yayınlanan “Kıbrıs’ta Osmanlı-Türk Eserleri” adlı kitabı ve diğer inceleme - araştırma yayınlarından dolayı 26 Temmuz 2006 tarihinde Kıbrıs Türk Otelciler Birliği (KITOB) tarafından “Green Olive Özel Turizm Ödülü”ne layık görüldü.1982 yılından itibaren gerçekleştirdiği araştırma yayınları ile “Ottoman, Islamic and Islamised Monuments in Cyprus” adlı kitabı nedeniyle 2016 yılında Kıbrıs Türk Yazarlar Birliği Ali Nesim Edebiyat Ödülleri kapasamında “Araştırma Ödülü’ne” layık görüldü.

1.ÇAĞLAYAN MAHALLESİNİN TARİHİ GEÇMİŞİ

1.1 Lüzinyan ve Venedik Döneminde Şimdiki Mahallenin Arazisi ve Handaga

Lüzinyan Kralı Henry II döneminde (M.S 1285-1324) şimdiki Çağlayan mahallesinin bulunduğu boş alan Lefkoşa’nın çevresine inşa edilmeye başlanan 9 mil (yaklaşık 13 km) uzunluğundaki sur duvarlarının içinde yer almaktaydı.  Venedikli tarihçi Amadi’nin 1190 - 1438 yılları arasındaki tarihi olaylardan söz eden ‘Chronicle’ adlı kitabında, kentin kuzey surlarının 1360 yılına doğru kral Peter I döneminde yapıldığını yazmıştır. Ancak bu surlar Ceneviz İdaresi döneminde (1373) saldırılara karşı direnemeyecek durumdaydı. Bu nedenle 1382 yılı itibarıyla taş yapılı olan sur duvarları yükseltilir, bazı yerlerine yuvarlak kuleler yapılır ve surların önüne içinde su olmayan geniş bir hendek kazılır. O sırada şimdiki Handagalar’ın bulunduğu yere kente giriş-çıkışı sağlayan dikdörtgen planlı St. Andrew köşe kulesi ile Büyükkaymaklı’ya doğru uzanan hendek şeklinde bir geçit açılır. St. Andrew köşe kulesinin hemen güney yanına ise, Değirmenlik, Trikomo ve Karpaz bölgelerine ulaşımı sağlayan kule şeklinde dikdörtgen planlı St. Andrew kapısı yapılır.

Venedik dönemine (M.S 1489 – 1571) rastlayan 1567 yılında Lefkoşa savunmasının güçlendirilmesi amacıyla 9 mil uzunluğundaki Lüzinyan surları tamamen yıkılmış ve bu surlar ile diğer yıkılan yapılardan sağlanan taşlarla, Venedikli baş mühendis Giulio Savargnano’nun planları doğrultusunda Porta Giuliano (Mağusa Kapısı), Porta Del Proveditore (Vali kapısı - Girne Kapısı) ve Porta di San Domenico (Baf Kapısı) adlarında üç giriş kapısı ve 11 burcu olan 3 mil uzunluğunda Lefkoşa surları inşa edilir. Lüzinyan tahkimatına oranla daha küçük olan Venedik surlarının yapılmasıyla birlikte, eskiden surlar içinde olan şimdiki Çağlayan arazisi ile surların önündeki Lüzinyan hendekleri, Venedik surlarının dışında kalmış olur. İngiliz Sömürge Döneminde ise bu ‘hendekler’ ayni anlama gelen ‘Handaga’ adıyla anılmaya başlanır.

1.2 İngiliz Sömürge Döneminde Lefkoşa Surlarına Açılan Geçitler

Venedik devrinde surlara açılan giriş kapıları küçük ve dar olduğundan, İngiliz Sömürge döneminde motorlu araçların kente giriş çıkışlarında zorluklar yaşanmaktaydı. Bu zorlukların giderilmesinin yanı sıra, Lefkoşa dışındaki boş alanların kullanılmasının da sağlanması amacıyla, eski giriş kapıları zamanla iptal edilerek surların değişik yerlerine, çoğunluğu “New Entrance” (Yeni Kapı) adıyla bilinen, 11 adet yeni geçit açılır. İlkin Baf’tan gelenlere kolaylık sağlanması amacıyla 1879 yılında Baf Kapısı’nın kuzey bitişiğindeki sur duvarına bir geçit açılır. Bunu 1882 yılında Uzun Yol’un ucuna açılan Tripiotis geçidi (Porta Nuova / New entrance), 1888 yılından önce açılan Makariou II Meydanı geçidi (Gologasi/Agios Antonios) ve 1914 yılından önce Loredano (Suyutlu/Derviş/Cevizli) ile Flatro (Kandil Söndüren/Zeytinli) burçlarının arasına açılan Kaymaklı geçidi (Papagos Savare Geçidi) izler.  

1929 yılında ilk kez Lefkoşa’ya otobüs seferlerinin başlamasıyla birlikte Lefkoşa surlarına daha başka geçitlerin açılması da gündeme gelir. Lefkoşa Girne Kapısı dışındaki Larda’nın yanında bulunan tren istasyonundan otobüslerle alınan yolcuların Lefkoşa’ya taşınmasına karşın, otobüslerin Girne Kapısının dar tünelinden şehre girmeleri mümkün olmadığından, otobüslerin damlarının kesilmesi gerekmişti. Hatta o sırada Lefkoşa’ya gelen deve katırlarının da Lefkoşa’ya girişi oldukça zordu. Nihayet surlarla çevrili Lefkoşa’nın dışına inşaatların yapılmasının bir zaruret haline gelmesi üzerine, kentin planlanıp imar edilebilmesinin sağlanması amacıyla 1931 yılında toplanan “Amenity Committee”, Girne kapısının iki yanına birer geçit açılması kararı alır. Ayni komite daha sonraki yıllarda surlara altı geçit daha açılmasını öngörür. Bu geçitler ise; bazı haritalarda ‘Saraçoğlu’ adıyla geçen ve 1927 yılından itibaren açılması planlanan Barbaro (Musalla) ile Loredano (Suyutlu/Derviş/Cevizli) burçlarının arasında bulunan ‘Çağlayan Geçidi’  Agalma Solomu Geçidi, Gefira Dorou Loizou Geçidi (Eleftheriou Venizelou Meydanı), Makariou II Meydanı Geçidi (Gologasi / Andonios), King George II Geçidi (Georgou II) ve Köşklüçiftlik Geçidi’dir. Çağlayan geçidinin açılabilmesi için orada bulunan bir evin yıkıldığı da 1926 doğumlu olan Çağlayanlı Şerife Turgut Işık tarafından bilgime getirilmiştir.

1.3 Mahallenin Adı

1930’lu yılların başlarına ait mahallenin en eski konut koçanlarında bu bölgenin adının ‘Handaga – Yeni Kapı’ olarak kayıtlı bulunduğu sn. Süheyla Çıraklı tarafından bilgime getirilmişti. Böylece bu bölgenin ilk adını Lüzinyan dönemi sur duvarlarının önüne kazılan ve ‘Handaga’ anlamına gelen hendekten (çukurdan) aldığı da anlaşılmış oluyor.

Araştırmacı-Yazar Haşmet M. Gürkan ise, bu bilgilere ulaşamadığından, mahallenin ilk adının, 1938 yılında bu yörede “Işıklar” adıyla açılan gazinodan aldığı varsayımına “Dünkü ve Bugünkü Lefkoşa” kitabında yer vermiştir. Ancak şimdilerde daha eski bilgilere ulaşıldığından mahallenin ikinci adının “Işıklar” olduğu da belirlenmiş olur. Nitekim 1926 doğumlu olan öğretmen Şerife Turgut Işık’ın anlatıldığına göre, Şehit Albay Karaoğlanoğlu Caddesi No. 17 numarada bulunan bina, 1930’lu yılların başlarında kayınpederi Şefik Işık ile kayınvalidesi Şefika Şefik Işık tarafından inşa edilip 1938’li yıllarda “Işıklar Gazino-Bar” adıyla kullanılmaya başlanmış. O sıralarda önündeki ağaçlı bahçe ise restoranın yazlığı olarak kullanılıyormuş. Bu bar zamanla ünlendiğinden mahalle de ‘Işıklar’ adıyla anılır olmuş. Ancak 1962 yılında yıkılan bu konutun yerine şimdiki konut inşa edilmiştir. 

Şimdiki Çağlayan Mahallesi adını, Sindeli Hüseyin Çağlayan’ın soyadından (Fotoğraf 05) ve 12.Mart.1938 tarihinde mütevazi bir törenle açılışını yaptığı kendine ait bardan almaktadır.  Çağlayan soyadının kendisine Türkiyeli bir dostu tarafından önerildiğini bizzat kendisinden öğrenmekteyiz. Anlatıldığına göre Sindeli Hüseyin Bey, 1935 yılında inşa etmeye başladığı bu bara güzel bir isim bulmak amacıyla ödüllü bir yarışma düzenlemiş. Kendisinin belirlediği isim listesini halka ve özellikle de mahalleliye sunarak onların görüşlerini talep etmiş. Gelen öneriler, bara ‘Çağlayan’ adının verilmesi doğrultusunda olmuş. Bunun üzerine gelen önerileri zamanın liderlerinden Dr. Fazıl Küçük ile Rauf R. Denktaş’a sunmuş. Onlar da ‘Çağlayan’ adını beğendiklerinden iş yerine ‘Çağlayan Bar’ adı konmuş. Açılan bu bar kısa sürede uluslararası bir üne kavuştuğundan mahalle “Çağlayan” adıyla anılmaya başlanmış, daha sonra ise mahalleye resmi olarak bu ad verilmiş.

  

banner979
Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.