banner913
banner932
banner1012

“Piyasa yapmak için mekânlara gidiliyor”

banner1020

1987 yılından beridir SOS Müzik Grubu ile müzik piyasasında olan Muhittin Yangın, halen daha ilk günkü şevk ve büyük bir mutlulukla işini yapıyor. Yıllardır müzik piyasasında ve sahnelerde görev alan Yangın, geçmişten günümüze yaşanan bazı değişimlere dikkat çekiyor; “Müzik dinlemek için gelen insanlar vardı. Bize eşlik eden, gözümüzün içine bakan dinleyiciler vardı. Birlikte şarkı söylüyorduk, o yıllar çok heyecanlıydı. Bu günkü dinleyicilere baktığımız zaman ise yine böyle kaliteli dinleyiciler görebiliyoruz ama genelde ‘Piyasa’ yapmak için mekânlara gidiliyor.”

banner974
“Piyasa yapmak için mekânlara gidiliyor”

banner971

HALKIN SESİ- ÖZEL

Kıbrıs’ın en köklü müzik gruplarından biri olan Grup SOS Solisti Muhittin Yangın merak edilen birçok soruya HALKIN SESİ okuyucuları için cevap verdi.

 2017 yılına girdiğimiz şu günlerde 30 yılı geride bırakmaya hazırlanan grup SOS ve Muhittin Yangın, müzik hayatında başarılı işlere imza atmaya devam ediyor.

SOS Grubu yerel gazetelerin düzenlediği Yılın Müzik Grubu ünvanını 10 kez almayı başarırken, Muhittin Yangın ise 7 kez yılın sanatçısı seçildi.

Sizi biraz tanıyabilir miyiz?

1965 yılında Baf’ta doğdum. Ben de göçmen aile çocuklarından biriyim. Müziğe lise yıllarında başladım. Evliyim ve 24 yaşında bir kızım var. Bence müzik içten gelen bir durumdur. Ben çok istediğim halde, tüm teşviklerime rağmen kızıma müziği aşılayamadım. Bana zamanında kimse müzik dersi al demedi, beni teşvik etmedi, benim içimde olan bir şeydi… Müzik insanın içinde olmalı…

Müziğe olan bu merak ve sevginizi nasıl geliştirdiniz?

1970’li yıllarda Baf’ta o dönemin ünlü müzik gruplarını izleyerek büyüdüm. Babam da çok iyi bir dinleyiciydi. Baf’ta bizim evin karşısında İngiliz askerlerinin takıldığı bir bar vardı, orada para ile çalışan müzik kutuları vardı, bara gider askerlerin dinlediği yabancı parçaların çalmasını beklerdim. Daha o zamanlardan büyük bir aşkla müzik coşkusuyla dolardım. Bangolarda, kapılarda her yerde ellerimle bir şeyler çalardım, söylerdim… O yıllarda televizyon yoktu, enstrümanlar çok yoktu, radyo bile yoktu… 6-7 yaşlarında Demis Roussos’u keşfetmiştim. O askerlerin para atıp Roussos’un şarkılarını çalmasını beklerdim.

Babanız bu merakınızın farkında mıydı?

Evet, farkındaydı… Aile içinde toplandığımız zamanlarda herkes benim şarkı söylemememi beklerdi adeta. Fakat çocukluğumda ders alabileceğim bir yerler birileri yoktu. Biz kendi kendimize müzik aleti çalmayı öğrendik, davul çalmayı öğrenmiştim. SOS Müzik Grubu ilk kurulduğu zaman ilk davulcusu bendim.

SOS Müzik Grubu ile ilgili neler söyleyebilirsiniz?

1987 yılında SOS Müzik Grubu’nu kurdum, o yıldan beridir grubumuz faal bir şekilde sahnelerde yer alıyor. Zaten hep müzikle iç içeydim. Kamil Atik ile tanıştık, dedik ki bir grup kuralım, hep yabancı parçalar çalalım, hiç Türkçe çalmayalım. Bu şekilde yola çıktık. Çok idealistik, hep yabancı parçalar ile başladık. Zaman geçtikçe idealimiz sürdüremeyeceğimizi anladık ve birkaç yıl sonra düğünlerde dahi sahne almaya, piyasa müzikleri yapmaya başladık. İdealist olmak güzel fakat bu şekilde çok uzun ömürlü olamazsınız. Bu durum ne mekân sahiplerini sevindirir, ne de müzisyenlerin hayatını bu şekilde idame ettirmesi kolay olmaz… Bizler de pes ettik ve bu ideolojimizden vazgeçtik. Hayat mücadelesinde ideolojilerinizden ödün vermeniz gerekebilir… Londra Hatırası diye bir albüm çıkardık, Londra Sokakları adlı parçaya kavır yaptık. Halen daha sahne almaya, dinleyicilerle buluşmaya devam ediyoruz. Halen daha bu kadar kalabalık müzik piyasasında yer alabilmek bizim için mutluluk verici. Lefkoşa ve Mağusa’da bir mekânda sahne alıyoruz, Cuma akşamları bir otelde yemek müziği yapıyoruz…

1987 yılından beridir sahnelerde, gece hayatındasınız, 2016 yılı ile 1990’lı yılların gece hayatını kıyaslamanızı istesek?

İlk sahne almaya başladığımız yıllarda, o dönemin müzisyenleri ile ayni mekânda farklı gecelerde sahne alıyorduk. Çok kalabalık bir dinleyicimiz vardı, her gece dolardı, müzik dinlemek için gelen insanlar vardı. Bize eşlik eden, gözümüzün içine bakan dinleyiciler vardı. Birlikte şarkı söylüyorduk, o yıllar çok heyecanlıydı. Bu günkü dinleyicilere baktığımız zaman ise yine böyle kaliteli dinleyiciler görebiliyoruz ama genelde ‘Piyasa’ yapmak için mekânlara gidiliyor. ‘Orası çok kalabalıkmış, gidip bir bakalım’ diyerek kalabalık mekânlara gitmeyi tercih edenler var… Birkaç parça dinledikten sonra ‘Hade ne saat oynayacağız?’ diye soranlar veya sürekli günümüz pop şarkılarını dinlemek isteyenler var… Zaten günümüzde canlı müzik yapan mekânlardan çok clupların (Müzik kulüplerinin) tercih edildiğine inanıyorum. Şimdi gençler kalabalığa gidiyor, bir sanatçıyı dinlemek için değil. Lefkoşa’da sahne alırken hınca hınç dolan bir grup Girne’ye gidiyor fakat orada bu ilgiyi görmüyor. Bence bu müzisyenin değil mekânın ve ‘Piyasa’ dediğimiz düzenin sorunudur. Sanatçılarımız da güzel besteler yapıp müziklerini duyurarak, güzel beste ve albümlerle bu tercihleri yöneltebilir. Son yıllarda Türkiye piyasasında olan ve başarı sağlayan değerli müzisyenler var.

Yurt dışı deneyiminiz oldu mu?

98-2004 yıllarında Avustralya’da bir mekân ile anlaştım, buradaki ticaret hayatımı noktalayıp ailemle birlikte oraya yerleştim. Birçok sahne deneyimim oldu ve Avustralya’da iki yıllık bir koleje katılıp Radyo ve Televizyon bölümünden mezun oldum. Grup SOS adada kaldığı yerden devam etti, benim küçük bir aram oldu. Ayrıca SOS ile kısa bir Türkiye maceramız oldu, 1993 yılında bir müzik şirketinin daveti üzerine Türkiye’ye gittik. Parçalarımızı dinleyip fazla rock bir grup olduğumuzu söylediler. Bizden daha pop bir tarz istediler. Biz de o zamanlar çok idealistiz ya kabul etmedik. Birçok arkadaşımızın bu yıllarda eline geçen o fırsat bizlerin de 1993 yılında eline geçmişti fakat değerlendirmedik…      

Yurt dışında da müzik deneyiminiz oldu, deneyimlerinizle adadaki müzik kültürünü kıyasladığınız zaman neler söyleyebilirsiniz?  

Avustralya’da birçok farklı yerde müzik deneyimim oldu. Oradaki Türkler daha arabesk veya damar şarkılar dinliyorlar. Orada reportuvarımı tamamen değiştirmemiştim. Bu benim için çok farklı bir deneyimdi. Geri döndüğüm zaman 2004 yılında Referandum sürecine girdim.

 Sizi bugüne dek en çok etkileyen performansınız ne oldu?

Beni en çok etkileyen 2004 yılındaki referandum dönemi olmuştu. Avustralya’dan yeni dönmüştüm, SOS’e kaldığım yerden devam ettim. Referandum döneminde sahne aldığımız günlerde, 80 bin kişi ile hep bir ağızdan şarkılar söylemek tarifsizdi… Müthiş bir istek vardı, hep bir ağızdan havaya sesiniz yükseliyor… Olağanüstü güzel bir durumdu. Dinleyici ayni dinleyiciydi ama o anın heyecanı, kalabalık bambaşkaydı.

Yine bir referandum olsa bu kadar kalabalık bir grupla, hep bir ağızdan şarkılar söyleyebileceğinize inanıyor musunuz?  

Bilemiyorum, sanırım biraz zor… Kıbrıs’ta birçok siyasi partinin müziklerini yaptık. CTP, UBP, v.b… Birçok farklı görüşün temsilcisiyle çalıştık, birçok kez onun bunun adamı olmakla suçlandık ama biz özünde hepsi de bizim ülkemizin partileridir diye düşündük, profesyonel yaklaştık ve işimiz yaptık.

Kendinizi geliştirmek için neler yapıyorsunuz?

Kendime ait çalışmalarım var, evde çalışıyorum, sürekli radyo dinliyor, günümüzün popüler, güncel şarkılarını takip ediyorum. Çalışmayı hiçbir zaman bırakmadım…

Müzik dışında nelerle uğraşıyorsunuz?

2004 yılından beridir BRTK’da müzik programı yapıyorum. 45 dakikalık bant yayın olan bir programdır. Girdiğimden beridir müzik programları yapıyorum. Gezgin Mikrofon adlı bir programım var. Mikrofon Sizde adlı bir program yapıyorum ve burada da sokak röportajları yaparak halkın nabzını tutuyorum. 

banner979
Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.