banner913
banner932
banner1012

Kıbrıs’ın Sakallı Tanrıçaları Kitabı Galeri Kültür Yayınları Arasından Çıktı

banner1020

Kıbrıs Adası, uygarlığın beşiği sayılan Akdeniz’in en önemli adalarından birisidir.

banner974
Kıbrıs’ın Sakallı Tanrıçaları Kitabı Galeri Kültür Yayınları Arasından Çıktı

banner971

Tarih boyunca pek çok ulusun istilasına uğramış, büyük imparatorluklar arasında

el değiştirmiş, Kıbrıs’tan pek çok halk gelip geçmiş, bir kısmı da Kıbrıs’a yerleşerek burayı

yurt edinmiştir. Akdeniz’in doğusunda yer alan Kıbrıs¸Mısır, Finike, Yahudi, Anadolu ve Antik Yunan uygarlıklarından büyük ölçüde etkilenmiş; hatta bu antik uygarlıkların kesişme

noktasını oluşturmuştur. Coğrafi konumu olan, üç kıtanın birleştiği yerde bulunması dolayısıyla Kıbrıs her dönemde önemini korumuş, Anadolu, Suriye, Mısır, Yunanistan ve İtalya gibi Asya, Afrika ve Avrupa ülkeleri ona sahip olmak istemişlerdir. Antik çağda, orta çağda ticaret yolları, ipek yolu ve baharat yolu üzerinde olması; sanayi çağında sömürgeciliğin gelişmesi ve petrolün önem kazanmasıyla İngiltere, Fransa, İtalya, Almanya, Rusya ve hatta Amerika gibi gelişmiş ülkelerin hedefi halini almıştır.

            Bu bağlamda bu kadar eski bir uygarlığa sahip Kıbrıs adasının eski eser açısından ne kadar zengin olacağı tahmin etmek zor olmaz. Kıbrıs’ta ilk defa 1927-1931 yıllarında bilimsel araştırma yapan İsveç ekibidir.

İsveç Akdeniz müzesi Kıbrıs bölümü eski sorumlusu Marie-LouiseWinbladh, Arkeoloji ve Sanat Yayınları arasından 2017 yıllarında çıkan “Kıbrıs Aşk-Savaş-Kült” adlı 348 sayfalık eserinden sonra geçen günlerde Galeri Kültür Yayınları arasında “Kıbrıs’ın Sakallı Tanrıçaları” adlı 124 sayfalık kuşe kağıda renkli basılmış diğer bir eseri okuyucuyla buluşuyor.

            İsveç kazı ekibi Kıbrıs’taki ilk bilimsel kazıları yapan önemli bir ekibinin,1927-1931 yıllarında Ada’nın birçok yerinde kazı yapıp ortaya çıkardığı  Bir kısmı İsveç’e giderken bir kısmı da bugün Güney Lefkoşa’daki Kıbrıs Arkeoloji müzesinde sergilenmekte olan eserlerin bir kısmından yola çıkarak yazılan bu eser hem Kıbrıs’ın tarihine öyküsel bir yolculuk yaparken hem de dönemin inanç ve adaklar törenlerini bize çok güzel bir dille anlatıyor. Galeri Kültür ve yazarını tebrik ederken eseri bir solukta okuyacaksınız.

       KIBRIS’IN KISA TARİHİ

       Arkeolojik kazılar M.Ö. 7000 yılına uzanan Neolitik zamana ait yerleşim birimleri ortaya çıkarmıştır. Bulunan kalıntılardan Kıbrıs'a yerleşen ilk insanların Mezopotamya ve Anadolu'dan geldikleri ve sahil kenarlarında küçük topluluklar halinde yaşadıkları, tarım yapıp hayvanları evcilleştirdikleri anlaşılmaktadır. M.Ö. 6000 ve daha sonra gelen guruplar çanak, çömlek, desti, bardak gibi kilden kaplar yapabilme sanatını getirmişlerdir. Bu zamana ait ortaya çıkarılan iki yerleşim biriminden biri Kuzey sahilinde Girne'nin 10 km. doğusunda "VRİSİ" kalıntıları, diğeri de Limasol ve Lefkoşa arasında "KİROKİTİA" denilen kalıntılardır. Ortaya çıkan bulgular çiftçilik, balıkçılık, hayvan yetiştirme ve yün örme yapıldığını göstermektedir.

     Bronz çağına ait daha büyük yerleşim birimleri ortaya çıkmıştır. Bronzdan yapılan araçların en önemli ham maddesi olan “Bakır”ın Kıbrıs adasında çok miktarda bulunması yörede bu maddenin ticareti ile uğraşan ve bakır işleyen merkezlerin gelişmesine yol açmıştır. Kıbrıs’ın adının da “bakır”a verilen “Cuprum” adından geldiğine inanılır. Mağusa'nın kuzey doğusunda "ENKOMİ" kalıntıları bu çağda gelişen ve çağa göre modern ve zengin bir kasabanın kalıntılarıdır. M.Ö. 2000 yılından itibaren Kıbrıs adası, adanın stratejik konumuna ve adadaki zengin bakır kaynaklarına sahip olabilmek için bölgedeki güçlü devletlerin birbiri ardına yakın zamana kadar süregelen istilalarına sahne olmuştur. Bu işgallerle gelen değişik kültürler, Kıbrıs adasını bir tarihi kalıntılar ve değişik kültürel eserler ülkesi haline getirmiştir.

1.1. KIBRIS’TAN GELİP GEÇMİŞ VE İZ BIRAKMIŞ  UYGARLIKLAR

        UYGARLIK TARİHİ içerisinde Kıbrıs Adası, çağlar boyunca ve tarihin her döneminde çalkantılara sahne olmuş, bölgedeki büyük devletlerin ve imparatorlukların idaresi altına girmiştir. Ticaret yolları üzerinde olmasından dolayı “koloni” denen ticaret şehirlerinin kurulduğu bir ada olmuş, ticaretle uğraşan kent halkları zengin olurken yerli halk daima sefalet içinde yaşamıştır. Gerek stratejik konumu gerekse doğal zenginliği nedeniyle komşusu olan ülkeler tarafından zaman zaman işgal edilmiş, adada kurulan kentler ve zenginlikler yağmalanmış, sıkıntılı dönemler yaşanmıştır. Tarih boyunca tüm kargaşalara ve zorluklara rağmen tüm büyük medeniyetlerin kesişme noktası üzerindeki Kıbrıs Adası, kendine özgü tarihi varlığından hiç birşey kaybetmeden ve kültürünü daha da geliştirerek, zenginleştirerek günümüze gelmiştir. Adadaki arkeoljik kalıntılar medeniyetler zenginliğinin bir kanıtıdır.

Kıbrıs Adasının tarihini inceleyecek olursak, Milattan Önce 7000’li yıllara kadar uzandığını görürüz. İlk yaşam izlerine Neolotik Dönemde rastlanılır ve sonra da diğer çağlar sırasıyla yaşanır. Bu çağlardan kalma sit alanlarından çıkarılan, taş kaplar, pişmiş toprak kaplar, küçük toprak heykeller, İdollar, takılar, çakmak taşı balta ve silahlar, bakır, tunç, demir’den yapılmış ok, bıçak, mızrak, tarım ve takı ile ev aleti gibi buluntular günümüzde müzelerde sergilenmektedir.

Kıbrıs’ta yapılan arkeolojik kazılarda ele geçen buluntuların incelenmesi sonucunda, Kıbrıs’ta tarihin, M.Ö. 7.000’li hatta Tatlısu kazılarından elde edilen buluntularla da 10.000’ li yıllara Paleolitik Döneme kadar uzandığı görülmektedir. Kıbrıs’a, Anadolu’dan ve Suriye’den gelen ilk insanlar genelde kıyılarda, Vrysi gibi yerleşim yerleri kurmuşlardır. Anadolu, Suriye ve Finike (Filistin ve Lübnan kıyıları), Balkanlardan gelen Aka ve Dor kavimlerinin istilasına da uğramıştır. Anadolu’daki en büyük hatta Firavunlara denk sayılan Hitit uygarlığı M.Ö. 15. yüzyıldan itibaren Kıbrıs’a egemen olmuş Alasya-Alaşiya ülkesi olarak bilinmiştir. Engomi yani Alaşiya kenti Hititlerin başşehri idi. Pers egemenliği de Kıbrıs’ta uzun sürmüş, Vuni sarayı, Perslerin son kalesi olmuştur. M.Ö. 6-4 yüzyıllarda Salamis kentinin önemi bilinmektedir.  Roma, Lüzinyan diye bilinen Fransız Krallığı, Venedik olarak bilinen İtalyan yönetimi ve Osmanlı- Türk döneminde Mağusa ve Lefkoşa birer kültür şehri olmuşlardır. Bu dönemlerden günümüze kadar ulaşan tarihi ve kültürel yapılar Kıbrıs Adasının  görkemli geçmişini gösteriyor.

 Kıbrıs adası, sadece ticaret yolları üzerinde olması dolayısıyla değil; Doğu Akdeniz’deki stratejik önemi dolayısıyla her dönemde işgallere uğramıştır. Özellikle, Sanayi devrimi ve Kapitalizmin gelişmesinden sonra Sömürgeciliğin gelişmesi neticesi Çin, Hindistan ticaret yolları üzerinde olan ada, Süveyiş kanalını kontrol etme konumundan dolayı İngiliz İmparatorluğu’nun hedefi olmuş ve Osmanlı İmparatorluğu’nun zayıf bir döneminde 1878 yılında İngiliz Sömürgeleri arasına katılmıştır.

Petrol bölgelerine olan yakınlığı ve petrol yolları üzerinde olması Kıbrıs’ın stratejik, ticari, tarihi önemini hâlâ korumakta ve de gittikçe artırmaktadır.

            Tüm bu geçişli ve hareketli tarih, Kıbrıs’ın bugünkü  kültürel varlıklarının zenginliğini ve çeşitliliğini ortaya koymaktadır.

Eserdeki fotoğraflardan yola çıkarak anlatılan tarihimiz için daha önceki kitabında şöyle diyordu: “1931 baharında SvenskaOrientlinjen şirketinin gemilerinden biri 771 büyük sandıkla Göteborg limanına yanaştı. Geminin yükü 1927-1931 yılları arasında, Kıbrıs'ta İsveçli arkeologların yaptığı kazılarda elde edilen buluntuların bir bölümüydü. Bu buluntular "Kıbrıs Koleksiyonu" olarak adlandırılır ve Medelhavsmuseet'de (Akdeniz Müzesi) saklanmaktadır. Koleksiyonda yeralan eski yapıtlar eşsizdir, koleksiyonun kapsamı çok geniştir ve Kıbrıs'ta Lefkoşa Müzesi'nde bulunan koleksiyondan sonra dünyadaki en büyük koleksiyondur. New York'dakiMetropolitanMuseum'da ve Londra'daki British Museum'da da büyük koleksiyonlar vardır, fakat bu koleksiyonlara ait bilimsel belgeler yoktur, yani buluntuların nerede ve nasıl elde edildikleri belli değildir. Bu nedenle İsveç'deki zengin koleksiyon tüm dünyadan gelen araştırmacılar için tükenmez bir arkeolojik materyal oluşturur. Örneğin bu koleksiyonda Tunç/taş çağından Romalılar dönemine kadar olan zaman dilimine (yaklaşık İ.Ö. 4000 - İ.S. 300) ait 6000 güzel biçimli vazo, büyük bir ifade gücüne sahip heykeller ve de uzun keskin, bakır kılıçlar vardır.

İsveç Arkeolojik ekip, 12000’i İsveç’e gönderilen yaklaşık 18000 eski eseri gün ışığına çıkarmışlar ve bugün İsveç’teki Medelhavsmusset’teki (Yakın Doğu Esi Eserler ve Akdeniz Müzesi) Kıbrıs Koleksiyonu, 7000 yıldan fazla bir süre içerisinde, Taş Devri’nden Roma İmparatorluğu’na kadar uzanan yaklaşık 1500 arkeolojik bulgudan oluşmasına neden oldular hem de ilk bilimsel kazı yapan  arkeologlarEinarGjerstad, Erik Sjögvist, AlfredWestholm ve mimar John Lindros bu anlamda tarihe geçtiler. Ayrıca bu koleksiyon, Kıbrıs dışında en büyük müzenin kurulmasına neden oldular hatta daha sonra Kral olan İsveç Prensi, aynı zamanda arkeolog olan Gustaf Adolf’un kendisinin de, 1930’da birkaç haftalığına bir keşif gezisine katılmasına bile neden oldular. İşte Kıbrıs ve eserleri bu kadar önemli ve değerli olduğu bu olaydan bile anlaşılır.

            Bu konuda Kıbrıs en önemli arkeoloğu Tuncer Bağışkan’ın  “Karpaz’da bir kale; Nitovikla…Kaynak: Karpaz’da bir kale; Nitovikla…” adlı bir de bilimsel yazısı bulunmaktadır.

            Marie-LouiseWinbladh ayrıca Kıbrıs’ın en önemli yayın evi olan Galeri Kültür Yayınları birlikte hazırladığı  Türkçe-İngilizce-Rumca “Kıbrıs Macerası” adlı eser, kazı ekibinin çektiği birçok fotoğrafı bizlere sunarken, Kıbrıs yaşamını da gözler önüne seriyor. 

            Ayrıca bu konuda yayımlanmış bir çok katalog ve eser Kıbrıs’ta ve yurtdışında yayımlanmıştır.

            Yolunuz İsveç’e düşerse mutlaka bu eserleri görmeye gidiniz.

Marie-LouiseWinbladh kimdir?

Arkeolog, araştırmacı ve yazar Marie-LouiseVVİnbladh Stockholm'dekiMedelhavsmuseet'de (Akdeniz Müzesi) 1971-2001 yılları arasında 30 yıl küratör olarak çalıştı. Kıbrıs ve Yunanistan-Roma koleksiyonlarından sorumluydu. Müzedeki çalışmasının büyük bir bölümü bu koleksiyonların korunması ve saklandıkları depolarda ve sergilendikleri vitrinlerde uygun iklim koşullarının yaratılmasından oluşuyordu. Olası hasarları önlemek için uygun iklim koşullarının yaratılması gerekir. Akdeniz bölgesine ait seramiklerin korunmasında nem oranı çok önemlidir, çünkü bu seramikler çok miktarda zararlı tuzlar içerirler. Bu tuzlar kötü iklim koşullarında hasara neden olurlar.

Winbladh söz konusu bölümlerdeki konservasyon çalışmalarını da yönetmiştir.

Medelhavsmuseet'deki Kıbrıs koleksiyonu eşsizdir ve Kıbrıs'takinden sonra dünyanın ikinci büyük koleksiyonudur. Newyork ve Londra'da da Kıbrıs koleksiyonları vardır, fakat bu koleksiyonlara ilişkin bilimsel belgeler yoktur. Stockholm'daki çok kapsamlı arkeolojik materyal, 40 yıldan fazla bir zamandır dünyanın çeşitli ülkelerinden gelerek müzeyi ziyaret eden araştırmacılar için önemli bir kaynak oluşturur. Koleksiyon 1927-1931 yılları arasında İsveçli arkeologların kazılarda elde ettiği eski yapıtlardan oluşmaktadır. Bu yapıtların sayısı 18.000'e ulaşır. Bunlardan 12.000'i İsveç’in payına düşmüştür. Koleksiyonda başka birçok nesnenin yanında kalkolitik ve Roma döneminden kalma 6.000 seramik bulunmaktadır. Ayrıca 5.000 karton kutu içinde saklanan cam ve seramik kırıkları ve pişmiş kil figür parçaları da vardır, fakat bunlara ilişkin yayınlar hala yoktur. Bu parçaların çoğu değişik kült yerlerinden gelmektedir ve yayınlarda sözü edilen buluntuları tamamlayıcı niteliktedirler.

Winbladh 1974-1991 yılları arasında Girit'in batısında Yunanlılar ve İsveçliler tarafından yapılan kazılara düzenli olarak katılmıştır. Bu dönemdeki araştırmaları tarihöncesi Girit üzerinde odaklanmıştır ve burada bulunan taş vazolar ve pişmiş kil yapıtlar üzerine yazılar yazmıştır (Greek- SwedishExcavations at theAg. AikateriniSquare, Kastelli, Khania 1970-1987, Vol. I-VII, 1997-2011).

Winbladh Kıbrıs üzerine, İngilizce ve İsveççe, birçok kitap, bilimsel araştırma ve popüler yazılar yazmıştır.

Winbladh Kıbrıs ve Girit ile ilgili birçok büyük ve küçük kapsamlı sergiler de hazırlamıştır. Ayrıca hem İsveç'de hem de Kıbrıs'ta değişik çevrelerde konferanslar vermiştir.

Marie-LouiseWİnbladh sanat öğrenimi de görmüştür. Suluboya ve yağlıboya resimler yapmaktadır. Resimlerinin temaları manzara, portre ve atlardan oluşur.

İnternet sayfasında yazdığı kitaplar ve yazıların listesi yanı sıra bazı resimleri de görülebilir.

Kitapları

Karageorghis, V.,Styrenius, C.-G., VVİnbladh, M-L,

CyprioteAntiquities in theMedelhavsmuseet, Stockholm 1977.

Wİnbladh, M-L.,Mötemellankulturer, Medelhavsmuseet, Stockholm 1992.

Wİnbladh, M-L.,TheCyprusCollections in theMedelhavsmuseet, Stockholm 1994.

Wİnbladh, M-L., Den skaggigaOudinnan. ForntidakulterpâCypern, Stockholm 1995.

Wİnbladh, M-L.,Archaeological Adventure in Cyprus. TheSwedishCyprusExpedition 1927-1931, Stockholm 1997 (ingilizce, İsveççe ve Yunanca).

Wİnbladh, M-L.,MinoerochmykenarepâVastkreta. De Svensk-Grekiskautgravnangarna i Chaniâ, Stockholm 2000.

Wİnbladh, M-L.,Myteroch mat i Minoernasvarld, Stockholm 2004. VVİnbladh, M-L., Cypern.karlek, krigochkult, sekel Bokförlag' Lund 2010-

Winbladh, M-L.,TheBeardedGoddess, Androgynes, goddessesandmonsters in ancientCyprus, Armida Edition, Kıbrıs 2012.

Halluma, R. &Wİnbladh, M-L, KIBRIS MACERASI - THE CYPRUS ADVENTURE - (1927-1931), Galeri Kültür Kitabevi, Lefkoşa 2013.

Wİnbladh, M-L.,Grekisk drama. Om attfinna en förlorad son, Blue Publishing, Stockholm 2014.

banner979
Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.