banner913
banner932
banner1012

Ahmet Sanver’in ‘Eski Kıbrıs Eski Lefkoşa Anılarım’ kitabı çıktı

banner1020

Lefkoşa’nın tanınmış isimlerinden Sayın Ahmet Sanver’in, üç ciltlik savaş anılarından sonra, üç ciltlik çocukluk anıları kitaplaştı. Şimdi de “Eski Kıbrıs Eski Lefkoşa” anılarını yazan yazar geçen günlerde bu dizinin 5 cildini yayımladı

banner974
Ahmet Sanver’in ‘Eski Kıbrıs  Eski Lefkoşa Anılarım’  kitabı çıktı

banner971

Lefkoşa’nın tanınmış isimlerinden Sayın Ahmet Sanver’in, üç ciltlik savaş anılarından sonra, üç ciltlik çocukluk anıları kitaplaştı. Şimdi de “Eski Kıbrıs Eski Lefkoşa” anılarını yazan yazar geçen günlerde bu dizinin 5 cildini yayımladı.  Birçok eski unutulmuş gelenek göreneklerin, anıların, topluma mal olmuş kişilerin vb. Birçok şeyi fotoğraflarıyla bulacağınız bu kitaplar, bir solukta okuyacağınız anılar kitabı.

Değerli okuyucular, bu YAŞANMIŞ ÖYKÜLER isimli anı kitaplarımı yazmamdaki gayem, bolca olduğunu sandığım anılarımı belgelemektir. Ayrıca anılarım ile ilgili yorumlarımı ve düşüncelerimi de yazdım.

Özellikle bugünlerde çokça konuşulan, geçmiş yüzyıllardan bu yana süregelen Kıbrıs Türk kültürünün unutulmakta olduğu düşünceleri beni de etkilemiştir, o nedenle son 60-70 yılda gördüklerimi ve yaşadıklarımı yazmak istedim.

Bu kitapta, 1940'lı-50'li-60'lı ve 70'li yılların Kıbrıs'ına ait, özellikle de Lefkoşa'nın kişilerini ve yaşantılarını anlatan gerçek öyküleri, ayrıca Kıbrıs dışındaki gezi anılarımı bulacaksınız. Okuyanlar, şimdilerde pek var olmayan, o dönemin adet, gelenek, görenek ve kültürünü anımsayacak, bilmeyenler ise öğrenecektir. Bu öykülerde, her yaştan, herkesin kendinden bir şeyler bulacağına da inanıyorum.

Anılarım içinden seçim yaparken, 'kıssadan hisseler' içerenleri seçmeye çalıştım ve bunları öykülerin sonunda vurguladım.

Anlatımlarımın kolay anlaşılması için yalın ve yerel diyalog üslûbu kullanmaya özen gösterdim, klişe anlatımlardan da sakındım.

Tüm öykülerin sonunda, konu ile ilgili açıklamalı fotoğrafları da bulacaksınız. Yani, fotoğraf altı yazılarını okuyanlar, öyküyü büyük oranda anlayacaktır.

Geçen yıllar içinde, çocukluğum, öğrenciliğim, gençliğim ve iş hayatım ile ilgili 300'ün üstünde anımı not ettim. Kolay satın alınması ve okunması için de, bu kitaplara yalnız 6 veya 9 tane yaşanmış öykümü yazmaktayım. Demek isterim ki, bu anı dizi kitapları 100'er sayfa civarında ve 30 adetten fazla olacak.

Çocukluk anılarım -1- 2 - 3 ve Eski Kıbrıs, Eski Lefkoşa Anılanm-4 isimli kitaplarımın görmüş olduğu ilgi bana şevk vermiştir. Şimdi daha kolay ve daha çabuk yazmaktayım.

Bu kitabın göreceği ilginin ölçüsü de beni çok meraklandırıyor. O nedenle, okuyucuların tanıtım sayfasındaki bilgilerden yararlanarak bana ulaşmalarım ve bundan sonra yazacağım kitaplarımda kullanmak için önerilerini, eleştirilerini ve eğer varsa bilmediklerimi bana ulaştırmalarını has-saten rica ediyorum.

Kitaplarımı alanlara, okuyanlara sonsuz teşekkürler.

MEZARI NASIL AÇTIK?

Bu kitabın ilk öyküsüne, sanımca çok ilgi duyacağınız ve 1990'larda başımdan geçen tuhaf bir anımı anlatarak başlıyorum.

Her kitabımda, mutlaka bir defa olsun yazdığım gibi, bu kitabımda da okuduğunuz öyküler, olaylar, anlatılar ve yazılmışların tümü birebir yaşamış olduklarımdır. Okuduklarınız hayal ve kurgudan arınmıştır. Hatırlayamadıklarımı da yazmadım. Yani hakikatlerdir...

Dünyamızda insanların maddesel hırslarının doruğa ulaştığı, koltuklar ile paranın flörtü ve savaşlar ile çıkarların neden olduğu trajedilerin azdığı bu zamanda, yaşam ile ölüm arasındaki o sessiz süreçten, daha doğrusu tuhaf bir merakın ilginç öyküsünden bahsetmek istiyorum.

1990'h yıllarda, Lefkoşa - Mağusa yolunun genişletme çalışmaları yapılıyordu. Lefkoşa'da Küçük Kaymaklı Anıtı'ndan kuzey yönüne doğru başlayan çalışmalarda eski mezarlık, yolun genişletilmesine engeldi ve caddenin dört şerit olması için bu engel ortadan kalkmalı idi.

Sonunda asırlardır mezarlıkların başına gelenler burada da oldu. Yol boyunca iki sıra mezar iptal edilerek yol genişletildi. Zaten dünyamızda mezarlıkların iptal edilme geleneği en çok ve en erken bizde olur.

'İptal' dedim ama aslında bu iki sırada bulunan 140 kadar mezar açılarak kalıntılar Dikmen Yolu üzerindeki yeni mezarlığa taşındılar ve törenle tekrar gömüldüler. Yani üzerlerine yol ve binalar yapılmadı.

Bu mezarların açılıp taşınacağı medyada duyurulmuştu.

İlgililerin başvurusu bekleniyordu. Ben bu haberi bir gazetede okumuştum. Mezarlığın ön bölümüne defnedilmiş bir yakınım olmadığı için habere karşı kayıtsız kalmam gerekiyordu, ama mezar açma olayını da çok merak ediyordum.

O günden sonra Hamitköy veya Mağusa'ya gitmek için mezarlığın önünden her geçtiğimde bir şeyler görmek için arabamın hızını düşürür ve demir parmaklı kapıdan içeriye bakardım. Bazen de durur ve arabadan inerek bakardım. Uzun süre olağan dışı bir şey görmedim.

Arabada bulunan yakınlarım da benim bu merakıma şaşıyorlardı. Bana "Ne oldu sana böyle de mezarlarla, mezarlıklarla ilgilenmeye başladın? Mezarlığın önünden her geçtiğimizde durup bakıyorsun. Öbür Dünya'ya mı merak saldın?" demeye başladılar.

Mezarlığın giriş kapısı içinde, taşınacak mezarlardan biri olan çok güzel bir mezar vardı. Bu mezar yeşil renkli mermerden bir lahit şeklinde yapılmıştı ve enfes oyma işçiliği ile bezenmişti.

Üzerindeki isim ve tarihten anladığıma göre, bu mezar ülkemizde 1940'lı 50'li yıllarda yayımlanan 'İstiklâl' gazetesinin sahibi, ünlü politikacımız Necati Özkan Mısırlızade'nin annesine aitti.

Necati Özkan, Atatürk devrimlerini Kıbrıs'ta ilk benimseyen kişi olarak kıyafetlerini değiştirince, dinine çok bağlı olan annesi onu evlatlıktan reddetmiş.

Anlaşılan bu olağanüstü güzel lahit, o dini bütün ve varlıklı kadın için İstanbul'dan veya Mısır'dan özel olarak getirtilmişti. Zaten kendisi Mısırlı idi. Bu lahit şimdi kim bilir nerelerdedir?

Bir gün öğleden sonra mezarlık önünden geçerken bu güzel mezarın kilitli demir parmaklıklı çerçevesi içinde 3-4adet beyaz torba gördüm. Arabayı park edip mezarlığa girdim. Küçük kefenler şeklindeki çuvallar üzerinde isimler yazıyordu.

Demek ki açılan mezarlardaki kemikler bu şeker torbası gibi olan kefenlere konup, burada biriktiriliyordu. O saatte mezarlıkta çalışan birileri de yoktu.

Açılan bir mezar görmek ve merakımı gidermek için ertesi gün sabah erken saatlerde mezarlığa gittim. Etrafa bakındım, sağ tarafta biraz ileride bir mezar içinde çalışan bir adam vardı. Yanma yaklaştım, selâm kelâmdan sonra, konuşmaya başladık.

En az 50 yıldır burada yatmakta olanları, kazma ve kürekle dürtükleyen bu adam günlerdir mezarlıkta yalnız başına çalışıyormuş. Günde ancak 4-5 adet mezar açabiliyormuş. Demek ki en az iki ay kadar burada çalışacak. Yardımcısı da yok.

Ona, şimdiye kadar açtığı mezarlarda olağanüstü bir şey görüp görmediğini sordum. Biraz kuşkulandı. 'Bu adam da nereden çıktı?' gibisinden yüzüme baktı. Öyle ya... Belki de günlerdir mezarlığa gelip hatırını soran hiç kimse olmamıştı. Benim gibi birisi geliyor ve mezarlarda ne bulduğunu soruyor. Adam haklı...

Açıklama yapma gereğini duydum. Ona esnaftan bir kişi olduğumu ve yalnız merakım nedeni ile orada olduğumu anlattım. Sonunda adam bana inandı, rahatladı ve anlatmaya başladı.

Bir mezarda iki adet insan iskeleti bulmuş. Tek mezara birden fazla kişiyi gömmek uygulaması bizde pek usulden değildir, ama kim bilir? Onlar belki de aynı gün ölen, aynı aileden iki kişi idi. Belki de kan-koca. Belki de iki sevgili…

Ahmet Sanver Kimdir?15 Kasım 1943 yılında Lefkoşa'da doğdum. Annem, babam Baf köylerindendir. Annem ev hanımı, babam ise yor¬gancı idi.

1961 yılında Haydarpaşa Ticaret Lisesi'nden mezun oldum. Kıbrıs'ın kaderi gereği, daha lisede öğrenci iken Milli Mücadele saflarına katıldım. 1968 yılına kadar da askerlik yaptım. Sonra da ticaret... Yazmaya ise 60 yaşımdan sonra başladım.

Bu kitaptan önce, Milli Mücadele anılarımı yazdığım üç adet kitabımın ve çocukluk anılarımı yazdığım kitabımın ilgi görmüş olması, daha başka anılarımı yazmam için beni cesaretlendiriyor. Teşekkür ederim.

banner979
Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.