banner913
banner932
banner1012

2018 ardından yazın dünyamız

banner1020

2019 acısıyla, tatlısıyla girdiğimiz bugünlere yazın dünyamıza baktığımız zaman çok da iç açıcı bir yıl geçirdiğimizi söyleyemeyiz. Bir iki romanın, öykünün yayımlandığı, çok az araştırma eserinin okura ulaştığı bir yazın coğrafyasında, biraz düşünüp, tartışmak gerekir. Geçen haftalarda Hürriyet gazetesinde Sayın Hasan Bülent Kahraman’la bir söyleşi gerçekleştiren İpek Özbey’e Kahraman şöyle diyor: “Türkiye’de yazanlar;okuyanlardan fazla”, “Sokakta karşılaştığım arkadaşlarıma ‘Ne yapıyorsun’ diye sorduğumda ‘Bir roman yazıyorum’ sözünü duyarım.

banner974
2018 ardından yazın dünyamız

banner971

 Türkiye’de görüleceği gibi fazla roman ve öykü yazıldığını fakat bunların ne kadarının edebi olduğu tartışılıyor. Demek ki gerek ülkemizde gerekse Türkiye’de ‘Nitelikli eser nedir?’ sorusu aydınlar tarafından sorgulanıyor. Gerçekten de ülkemizde de her canının çekenin parasını verip kitap çıkardığı bir ortamdayız. Hal böyle olunca da kendilerine hemenden ;Yazar,şair,araştırmacı, ünvanları veriliyor. Üniversitelerdeki birçok kişinin ;Doktor,Doçent, Profesör, olduğu gibi.

Kahraman bunlar için şöyle diyor: “Ben toplumun hemen her kesiminde yaşadığı hızlı değişime, dönüşüme bağlı olarak bir anlatma ihtiyacı olduğu kanısındayım. Biz kendisini kolay ifade edebilen bir ulus değiliz. Suskun ve mahcup insanlardan oluşuyoruz, esasen. Sosyolojinin hızla dönüştüğü,ekonominin hızla farklılaştığı toplum kesimlerinde bu suskunluk ve mahcubiyet duygusu şımarıklık, küstahlık,had bilmezlik, sınır tanımazlık olarak ortaya çıkar. Dünyanın her yerinde bu böyledir. Ben Türkiye’de bu tip yaşayan insanları üç kategoride özetliyorum; görmemişler, sonradan görmeler, görgüsüzler. Öbür taraf hala muhafazakarlıkla olan ilişkisini sürdürüyor ve onu modernleşme içinde nasıl taşıyacağını sorguluyor. Üçüncüsü kısmen kendi burjuvazimize mensup, ortaya çıkmış olan anomalilerden, hızlı transformasyonlardan etkilenmiş olan kesim. Özellikle bu yerleşik burjuvazinin belli profilleri ve muhafazakar kesim kendini anlatmak ihtiyacı hissediyor. Yazarak anlatmak istiyor, anlatarak dönüşebileceğini varsayıyor. Bunlar hızla roman ve öykü kitabı oluyor…Her anlatı edebiyat değildir. Bugünkü sosyoloji bize her şeyin edebiyat olacağı izlenimini vermeye başladı,hayır. Edebiyat çok değerli bir şeydir….bir hayatın anlatısı edebiyat değildir. Bir hayat ilginç olabilir, edebiyat bir konu değil, işçiliktir.konu diye bakarsanız; Dünyada  8-9 konu var, Shakespeare bunların hepsini yazdı…”

Ülkemizde de durum bundan pek farklı değil, matbaadan çıkan her ürün bize edebiyat diye sunulmaya çalışılıyor. Bizim ihtiyacımız olan nitelikli, yüksek edebi metinlerin olmasıdır. Entelektüel bir ortamın yaratılmadığı ve tartışılmadığı bir ülkede yazın da böyle olur. Eğer ülkemizde 1000 basılan kitap sayısı beş yüzlere düşmüşse diğer taraftan da üniversite öğrenci sayımız yüzbinleri geçmişse burada bir anomali var demektir. Türkiye’nin aksine bizde yıllardan beridir roman, öykü, araştırmada  düşen yayım sayısı hem yazınım açısından hem de kurumsal gelişim açısından pek parlak değil.

Üretmek,yayımlamak, yarına birşeyler bırakmak çok önemli birşeydir. Bu nedenle son yıllarda anı kitaplarının ülkemizdeki artışı toplumun geçmişi özlemesi, önemsemesi açısından önem arz ederken, geçmişin sorgulanması, tartışılması noktasında da savaş anılarının, TMT ile ilgili kitapların yıllar içerisinde artması, geçmişle doğru bir biçimde  yüzleşilmesinin hatta önsözlerinde ““TMT’de adsız gönüllüler ve adsız kahramanlar vardır. Bu manada, başarıların, yapılanların bir tarihçesi yoktur. Adsızların kendileri ve yaptıkları sadece yakınları  tarafından bilinir. Çünkü hakiki TMT mensubu kendi kendini methetmez.” gibi notların düşülmesi nasıl bir dönemeçten geçtiğimizi bizlere gösteriyor.

Yıllardır çizgisinden ve nitelikli eserlerinden ödün vermeyen Galeri Kültür Yayınları, son yıllarda Kıbrıs tarihine çeviri kitaplarıyla damgasını vurmaya devam ediyor. Dikkat edilen bir nokta ise son yıllarda kendisine göre nitelikli ürünlerin yayın evine gelmemesinden dolayı Kıbrıslı yazarlar çok az eserini yayımlayan yayınevi, yukarda söylediğimiz tezi doğrular gibidir, popülist değil, yüksek edebiyat ürünlerine ihtiyacımız var.

Yıllar içerisinde hemen üretilen kitapların aynı adlar altından çıkması, yeni çıkan adların bir iki kitap sonra eser üretmemesi, yükselen maliyetlerden dolayı , üretenlerin her yıl değil 2-3 yılda bir eser yayımlaması, devletin kitap alım sayısını artırmamasından dolayı, üretimden güne güne kopan yazarlar artık  pek az sayıda olan yayınevlerinin kapılarını çalmaz olmuşlardır. Üniversitelerin, bankaların, özle kuruluşların  nitelikli yayınlara destek vermesi gerekmektedir.  Bu süreç bizi çok zorlu bir döneme sokabilir, çünkü üreten, yazan düşünen insanların küsmesi, üretememesi , yok olmamızın eşine gitmemize neden olur.

Tüm bunların yanı sıra kitaplardaki büyük yazım yanlışlarının olması, bir çoğunda basım yerinin ve ısbn olmaması büyük bir sorun. editörlük kurumun gelişmemesinden neden oluyor bu hataların günden güne artması üzücü.

Halkbilim araştırmalarındaki düşüş günden güne yok olan, edilen dilimiz, kültürümüzü araştıran insan sayısın azalması yanı sıra kaynak kişilerin günden güne vefat etmesi hükümete büyük görevler yüklemektedir. Bağımsız bir Kıbrıs Araştırmalar Merkezi’nin kurulması ve elde bulunan verilerin burada kayıt altına alınıp arşivlenmesi çok önemlidir. ”Somut Olmayan Kültürel Miras” ancak bu şekilde korunabilir. Bu sözlü kültür arşivi müze olarak gençlere, topluma sunulmalıdır.

Hala daha bir edebiyat, kent, güzel sanatlar ve arkeolojisi müzemizin olmaması ileride toplumda çok büyük yaralar açacağı bir gerçektir.  Eee ne demişler: “ Edebiyatı olmayan toplumun edebide olmaz” 

                               

               

banner979
Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.