banner913
banner932
banner1012

Kıbrıs Türk halkı nereye sürüklenmek isteniyor


Metin FAHRİOĞLU

Metin FAHRİOĞLU

Okunma 06 Şubat 2016, 11:58

Yerel basınımızda yer alan  Rum basını kaynaklı haberlere bakılırsa Rumların istekleri bitmiyor!... Rumlar; Tek Devlet , Tek Egemenlik, Tek Halk , Tek Vatandaşlık , sayıları  100 bini bulan Rumun  Kuzeydeki evlerine , mülklerine dönmeleri,  ilk söz hakkının 1974deki mülk sahibinin   olması, Maraş, Güzelyurt ve Güney Mesarya topraklarının Rumlara verilmesi, Karpazda Kanton bölge kurulması istekleri,  nüfusumuzun   sınırlandırılması , garanti anlaşmalarının  iptali  gibi konuları her gün için gündeme getiriyorlar…. 

İki bölgeli, iki toplumlu , siyasal eşitliğe  dayalı  çözüm  söylemleri her zaman  söylediğimiz gibi havada kalmaya mahkumdur.  Çünkü esas olan  Kıbrıs Türk halkının özgürlüğü, toplumsal egemenliği, siyasal eşitliği, self-determinasyon hakları , bağımsız ve egemen devletimiz KKTCnin varlığının devamıdır. Rum liderliği, varılmasını  istediği  Birleşik Federal Kıbrıs gibi ne olduğu belirsiz bir sistemle ‘sözde Kıbrıs Cumhuriyetinin  devamını istemekte ve de   AB  normlarının  uygulanması ile   Kıbrıs Türk halkını azınlık bir toplum olarak  kendilerine  yamalamak istemektedirler. 

Anastasiadis, Kıbrıs Türk tarafının talebi olan  kalıcı deregasyonlara karşı çıkıyor ve varılacak bir anlaşmanın AB Birincil Hukuku olmasını istemiyor. Halbuki III. Cumhurbaşkanımız sayın Eroğlu döneminde Hristofyas bunu kabul etmişti….Anastasiadis, dönüşümlü Başkanlığı da kabul etmiyor!... Kabul etse ne yazar? 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasını uygulamadıkları gibi bunu da uygulamazlar, olur biter…

2 Eylül 1975de  BM Genel Sekreterinin  huzurunda Cenevrede Kıbrıs Türk halkı adına   KTFD Başkanı Rauf R. Denktaş ve de Rumlar adına  Temsilciler Meclisi Başkanı Kleridesin  imzaladığı “Mübadele Anlaşması” kesinlikle sulandırılmamalı ve kesinlikle bir tek Rum aile bile KKTC topraklarına yerleştirilmemelidir….

Mülkiyet konusunda  ilk söz hakkının 1974 öncesi mülk sahiplerine verilmesi durumunda Rumların tümü KKTC topraklarındaki mallarının iadesini isteyeceklerdir.  Yetkililerimizin inandığı gibi Rumların evlerine, malına, mülküne dönme  istekleri %3lerde kalmayacaktır. Buna inanarak ilk söz hakkı 1974 öncesi mülk sahibine verilecek olursa  sonumuz geldi demektir. Hiç kimse bu sayı  2-3 bin  kişiden yukarıya  çıkmaz diye  düşünmesin….

Nüfus oranına gelince ; bu Enosise giden yolda atılan bir adımdır. Rum liderliğinin  hedefi nüfus ve mülk egemenliğini ele geçirip  Enosisi gerçekleştirmek ve Batı Trakyada olduğu gibi  azınlık bir Türk toplumu yaratmaktır. Daha da ileriye giderek Türklerin birbirine  hatta kardeşine bile mal satması da Batı Trakyada olduğu gibi yasaklanacak  ve  sadece Ruma satabilir şeklinde yasalar geçirilecektir.

Tek Halk, Tek Egemenlik , Tek devlet ve Tek vatandaşlık  ilkesini  kabul etmemiz durumunda olası bir siyasi çözümden sonra Kıbrıs  Türk halkı bağımsız ve egemen  devletinden vazgeçecek , halk iken Birleşik Federal Kıbrısın bir eyaleti içinde Maronitler ve Ermeniler gibi azınlık statüsüne  düşecek ve de egemenliği yanında self-determinasyon  haklarını da kaybedecektir. Bu ne acı bir son , düşünebilir misiniz?. Yıllar yılı süren bir mücadelenin ardından böyle bir sonu düşünmek bile istemiyorum….

Kıbrıs Türk halkı bu gerçekleri biliyor mu?  Eğer olası bir referandumda bilerek veya bilmeyerek Kıbrıs Türk halkı “evet” derse büyük hata yapmış olacak  ve  acı gerçeklerle karşı karşıya kaldığı gün harekete  geçmek için  çok geç kalmış olacaktır….

Kıbrıs Türk  halkının  yaşadığı acı deneyimler vardır. Kıbrıs Türk halkı büyük güçlerin kime çalıştığını bilmiyor mu? Kıbrıs Türk halkı Annan  Planı döneminde kendini kandıranların  , aldatanların  BM, AB ve diğer büyük güçler olduğunu çok iyi biliyor… Kıbrıs Türk halkı  AB ve siyasi çözüm adına kendi  geleceğini tehlikeye atamaz, atmayacaktır.

Kıbrısta adil ve kalıcı bir siyasi çözüm için  , Kıbrıs Türk halkının varlığını geleceğe  taşıyabilmesi için  kesinlikle  olası  bir anlaşmada  toplumsal egemenliğinden , siyasal eşitliğinde, self-determinasyon haklarından vazgeçemez.

1975de Cenevrede yapılan Mübadele Anlaşmasıyla gerçekleşen iki bölgelilikten   vazgeçilmemesi ,  iki bölgeliliğin  sulandırılmaması , mülk sorununun sadece Global takas   tazminatlarla  çözülmesi  gerekmektedir. Anavatan Türkiyenin etkin ve fiili garantisi Kıbrıs Türk halkı için hayati bir konudur.  Türk askerinin Kıbrısta esaslı bir varlığı olmalıdır. 1960 Anlaşmalarıyla Kıbrısta garantör ülke olarak 650 Türk askeri vardı.  Ama ne oldu? Büyük güçlerin devamlı engellemeleri sonucu ancak 11 yıl sonra gelebilmişti…

Dolayısıyla sadece  yazılı bir metinle gelecek Garanti Anlaşmasının Kıbrıs Türk halkı açısında  hiçbir önemi yoktur. Çünkü Kıbrısta olmayan Türk askerin AB üyesi bir ülkeye  gelip müdahale etmesi mümkün olmayacaktır. Türk askerinin Kıbrıstan  ayrılması durumunda  Rumlar egemenliklerini Kuzeye de  yayacak ve de  olası bir siyasi çözüm Kıbrıs Türk halkının ölüm fermanı olacaktır.

 

Sonuç olarak; Kıbrıs Türk halkı  ,uluslararası hukuka göre tanınma hakkı olan  bağımsız ve egemen devleti KKTCne dört elle sarılmalı ve tanınması için girişimlerde bulunmalıdır…

Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.