Güney Kıbrıs Rum Yönetimi , 4 Temmuz 1990 tarihinde tek taraflı olarak 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti adına ABne tam üyelik için başvuruda bulunmuş; Kıbrıs Türk tarafı, KKTC ve Türkiye , yapılan başvurunun Uluslararası Hukuka ve uluslararası uygun olmadığı yönünde yoğun eleştiriler getirmiş ve başvurunun reddedilmesi gerektiğini savunmuştur. Bu itiraz ve eleştirilererağmen , AB Komisyonu , Haziran 1993 tarihinde Konseye vermiş olduğu görüşte başvuruyu uygun bulmuştur.
24 Haziran 1994de Yunanistanda yapılan Korfu zirvesinde Kıbrısın başvurusu ile ilgili gelişmelerin değerlendirilmesi için müzakerelerin hızlandırılması yönünde karar alınmıştır. 9 Aralık 1994de Almanyada gerçekleştirilen Essen Zirvesinde ise yapılacak ilk genişlemenin Kıbrısı da içereceği vurgulanmıştır.
12-13 Aralık 1997 tarihli Lüksemburg Zirvesinde ise ‘sözdeKıbrıs Cumhuriyeti ile tam üyelik müzakerelerinin başlatılması yönünde karar almıştır. Alınan karar üzerine 30 Mart 1998de AB-Kıbrıs arasında tam üyelik müzakereleri başlamıştır. Yapılan müzakereler sonucunda Rum tarafı 1 Mayıs 2004 tarihi itibariyle ABne tam üyelik kazanmıştır.Bu üyelik kararı uluslararası hukuka aykırı olup kararın iptal edilmesi gerekmektedir!....
GKRYnin Kıbrıs Cumhuriyeti tüzel kişiliğini temsilen Adanın tamamı adına yaptığı başvurunun kabulü ve tam üye olarak birliğe alınması hem Birlik Hukuku hem de Kıbrıs Cumhuriyeti iç Hukukuna , Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasına , Garanti ve İttifak Antlaşmalarına ve uluslar arası anlaşmalara aykırıdır. Güney Kıbrısın AB üyelik kararının iptal edilmesi gerekmektedir.
Kıbrıs Türk halkının ABden medet umması mümkün değildir. ABnin Kıbrısa ilişkin hedefi bellidir.Bu hedef KKTCni ortadan kaldırarak Birleşik Kıbrısı oluşturmaktır. ABnin hedefi , Kıbrıs Türk halkını bir azınlık olarak sözüm ona Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasında yapılacak değişikliklerle Kıbrıs Cumhuriyetine entegre olmasıdır….
AB , KKTC gerçeğini görmezden geliyor. ABnin resmi politikasına göre “Kıbrıs Türk halkı Kıbrıs Cumhuriyetinin Kuzey bölgesinde yaşayan bir toplum”dur!..AB ,15 Kasım 1983den beri var olan bağımsız ve egemen KKTCni kabullenemiyor. AB, şehitlerimizin canı ve kanı pahasına kurulan, Uluslar arası Hukuka göre tanınma hakkına sahip olan devletimizin iptalini ve Kıbrıs Türk halkını ‘sözde Kıbrıs Cumhuriyetine ‘Azınlık olarak yama yapmak istemekte ve Ruma hizmet etmekte, Enosise giden yolun açılması yönünde çaba sarf etmektedir.
Kıbrıs Türk halkı seçeneksiz değildir. Kıbrıs Türk halkının ve KKTCnin devlet olarak kararlı politikalar izleme zamanı gelmiştir. Kıbrıs Türk halkı ve KKTC hükümetleri ve Cumhurbaşkanı devletinden egemenliğinden ve Türkiyenin etkin ve fiili garantisinden asla vazgeçmeyeceğini her vesile ile dile getirmelivetanınma için gerekli politikalar üretmelidir.
Rumlarla ayni çatı altında birleşmek istemediğimizi açıkça her vesileyle dile getirmeliyiz. Anavatanımızla ,işbirliği yaparak bu yönde politikalar üretilmeli ve KKTCnin tanınmasını istemeliyiz. Kıbrıs Türk ve Rum halklarının oluşturulması istenen birleşik Kıbrıs gibi çözümler uzun ömürlü olamaz.
Rum liderliği çözümün anahtarının, Kıbrıs üzerinde hak iddia eden Türkiyenin elinde olduğunu iddia ediyor ve muhataplarının Ankara olduğunu söylüyorlar. Anastasiadisgibiler , Kıbrıs sorununa bulunacak çözümün AB normlarına uyumlu olması gerektiğini ve Adada iki devletin varlığının kabul edilemez olduğunu söylüyorlar.
AB, Annan Planı döneminde referandumda ‘evet derseniz Türkiyenin ABne giden yolu açmış olacaksınız ve KKTCye uygulanan ambargolar , izolasyonlar kalkacak dünya ile bütünleşeceksiniz diyorlardı . Ama ne oldu? Referandumda hayır diyen Rumlar ABne tam üye olurken ‘evet diyen Kıbrıs Türk halkı aradan 11 yıl geçmesine rağmen hala daha ambargolar ve izolasyonlar altında yaşamaya devam ediyor.
Sonuç olarak ; AB yıllardan beri Kıbrıs Türk halkına karşı haksız ve insanlık dışı bir tutum izlemektedir. Giritteki Yunan başarısını her zaman örnek alan Makariosun gittiği yolu izleyen Rum lideri Anastasiadisile de bir yere varılamaz… Günümüzde Rum Yönetimi, Giritteki Özerk Yönetim dönemini örnek alarak bugün Kıbrısta mevcut ortamı Enosisin bir aşaması olarak görmektedir.
Kıbrıs Türk halkı olarak birlik ve beraberlik içinde KKTCnin tanınmasını sağlamak boynumuzun borcudur….