1. Bir milyondan fazla canlı türü, doğal yaşam alanlarının ortadan kalkmasına bağlı olarak, neslinin tükenmesi tehlikesiyle karşı karşıya.

Bilim insanları bunun sadece buz dağının görünen yüzü olduğunu söylüyor. En büyük riski taşıyanlar ise, doğal yaşam alanları tamamen ortadan kalkacak olan, belirli bir yerde yaşayan veya belli yiyecekleri tüketebilen hayvanları kapsıyor. Koalalar bile maalesef bu gruba dahil olabilir.

2. 2030’da kadar dünya çapında yaşanan sel felaketleri şimdikinden 3 kat daha fazla olabilir.

Deniz seviyeleri son 10 yılda, bütün 20. yüzyıl boyunca yükseldiğinden iki kat daha fazla yükseldi. Bir araştırmaya göre, 2030’da sele maruz kalan insan sayısı 21 milyondan 54 milyona çıkacak. Ve bu, sel felaketinin ortaya çıkardığı ekonomik giderlerin de, 63 milyar Euro’dan 340 milyar Euro’ya çıkması demek.

Bu durum özelikle tehlikeli çünkü dünya nüfusunun yarısı deniz kıyısına yakın yerlerde yaşıyor ve büyük şehirlerin dörtte üçü sahil şeridinde yer alıyor.

3. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR), 2050 yılında dünya çapında yaklaşık 250 milyon insanın yer değiştirmek zorunda kalacağı uyarısında bulundu.

İklim değişikliği, getirdiği şartlarla beraber insanları ülke değiştirmek zorunda bırakabilir. Ayrıca küresel ısınma şimdikiyle aynı hızda devam ederse, her yıl 6 milyon insanın evlerinden kaçmak zorunda kalacağı tahmin ediliyor.

Milyonlarca insan bu durumu, yaşanan doğal felaketler ve savaşlar sonucu çoktan yaşamaya başladı bile. Hatta sadece 2012 yılında 32 milyon insan yaşadığı yeri değiştirmek zorunda kaldı.

4. Grönland bir radyatöre dönüşmeye başladı.

Grönland’deki buz, is ve diğer kirletici maddeler yüzünden siyaha dönüşmeye başladı ve bu renk yüzünden güneşi yansıtmak ve gezegen için bir soğutucu olmak yerine Grönland, bir çeşit ısıtıcı haline gelmeye başlayacak.

Ve bu sadece Grönland’de değil, Himalayalar, Kuzey Amerika ve Kuzey Kutbu’nda da yaşanıyor. Elbette bu durum, tüm dünya çapında deniz seviyesinin yükselmesine ve öngörülemeyen hava koşullarının oluşmasına büyük katkı sağlıyor.

5. 2016’da Dünya’nın tüm yıllık kaynaklarını 8 Ağustos itibariyle bitirmiştik.

Dünya Limit Aşım Günü (EOD) insanlığın yıllık kaynak tüketimi aşımının belirlendiği tarih oluyor. Dünya’nın kaynaklarının kapasitesi, o kaynakları yeniden oluşturmak için bir yıllık olarak hesaplanıyor. 2000 yılında limit aşımı Ekim ayında gerçekleşmişti, ancak  2015’te Ağustos ayının ortasında bütün kaynakları tüketmiştik. 2016’da bu tarih 8 Ağustos’a geriledi ve her yıl daha da geriye gidiyor.

İnsanlar olarak doğanın yeniden üretebileceğinden çok daha fazla kaynak kullanıyoruz. Av dönemleri dışında avlanmak, ağaçları yetiştirebileceğimizden daha fazla kesmek ve böylece ormanların ayrıştırabileceğinden fazla karbonmonoksit salınımına olanak vermek gibi şeyler, her geçen gün gezegenin doğal kaynaklarının azalmasına neden oluyor.

Dünya’nın süper gücü sayılan Çin, ABD, İngiltere ve Japonya gibi ülkeler, uzun zamandır ürettiklerinin neredeyse iki katını tüketiyorlar.

6. Kuzey Kutbu 2040’ta ilk buzsuz yazını geçirebilir.

Bilim dergilerinde yer alan bir çalışmaya göre, eğer sera gazları şimdiki oranıyla atmosfere pompalanmaya devam ederse, Kuzey Kutbu’nun büyük çoğunluğu 24 yıl içinde buzsuz kalacak.

Kuzey Kutbu’ndaki buz seviyesinin bu kadar azalması ise, eko sistemde iyileşmesi mümkün olmayan büyük yaralar açacak sonuçlar doğurabilir.