banner913
banner932
banner1012

Filmlere İlham Olan Seri Katiller

banner1020

Dış görünüşü ve hayatı gayet normal gözüken insanların aklınızın ucuna bile gelemeyecek kadar korkunç takıntıları olabileceğini hiç düşündünüz mü? Bu filmleri izleyip, gerçekten bir dönem yaşamış katillerle tanıştıktan sonra evinizin kapısını birkaç kez kilitlemek isteyebilirsiniz. Kanınızı donduracak kadar korkunç, bir o kadar da ilginç, izlediğinizde inanmak istemeyeceğiniz gerçek katil hikayelerinin üzerine yapılmış filmlere bir göz atın!

banner974
Filmlere İlham Olan Seri Katiller

banner971

HENRY LEE LUCAS

<strong>HENRY LEE LUCAS</strong>

1936 yılında Amerika'da doğan Henry Lee Lucas'ın annesi uyuşturucu bağımlısı, babası ise alkolikmiş. Sonu gelmeyen istismarlarla büyüyen Lucas, 14 yaşında bir kıza tecavüz etmiş ve sonrasında da ilk cinayetini gerçekleştirmiştir. Aynı zamanda çeşitli hırsızlıklar sebebiyle de yakalanan Henry, 6 yıl hapis cezası almış. Cezasını tamamlayıp tahliye olduktan kısa bir süre sonra, bir gün 74 yaşındaki annesiyle tartışıp annesini öldürmüş. İkinci derecede cinayetten 40 yıl hapis cezasona çarptırılan ve kendini bir akıl hastahanesinde bulan Henry, "Dışarı çıkmaya hazır değilim." diye itiraz etmesine rağmen 10 yıl sonra serbest bırakılmış. Nitekim çıktıktan 18 ay sonra iki genç kızı öldürdüğü için tekrar cezaevine girmiş. Nedense, yine serbest bırakılmasına karar verilmiş ve çıktığında acımasız ve duygusuz bir psikopat olan Ottis Toole ile tanışmış. Ottis, Henry'nin işlediği onlarca cinayetin suç ortağı olmuş. Henry, tam sayısı bilinmemekle beraber bazı dedektiflere göre  69, bazılarına göre ise 81 veya daha fazlasını öldürmüştü. 1985’te Henry, 10 cinayetten hüküm giymiş. Bu idam cezası için gerekenden çok daha fazla bir sayıydı.

Henry: Bir Seri Katilin Portresi (1986)

<strong>Henry: Bir Seri Katilin Portresi (1986)</strong>

Bu korkunç katilin hayatını konu alan film, 1986 yılında John Mcnaughton tarafından yazılıp yönetilmiş ve bizce bugüne kadar çekilmiş en dehşet verici katil filmi. Oyuncuların sergilediği mükemmel performans ve filmin işleyişi çok ses getirmiş. Henry’i canlandıran oyuncu Micheal Rooker'ın soğukkanlı ifadelerinin yanı sıra film boyunca daima hissettirilen olağanüstü gerçeklik, filmi listede birinci sıraya oturtuyor. Cinayetlerin arka arkaya patlak verdiği 1986-1989 yılları arasında film birçok kez tartışma konusu olmuş ve gösterimi yasaklanmış.Hatta bu filmin komple sansürlenmemiş versiyonunu bulmak neredeyse imkansız. Film bittikten sonra aklınıza takılacağına ve sizi korkutacağına dair garanti verebiliriz.

ED GEİN

<strong>ED GEİN</strong>

27 Ağustos 1906'da Amerika'da doğmuş bir katil ve mezar hırsızıdır. Öldürdüğü insan sayısı diğer katillerle karşılaştırıldığında çok fazla değil ancak vahşiliği ve sadistliğiyle ön plana çıkıyor. Annesini ve bir kişiyi daha öldürmüş olan Ed Gein, sonrasında mezar soygunculuğu gibi çirkin bir alışkanlık edinmiş. Mezarlardaki cesetleri çaldığını kabul eden Gein, özellikle annesine benzeyen orta yaşlı kadın cesetlerine ilgi duymuş. Cinsiyet değiştirmek istediğine karar veren Ed, cesetlerden kendine kıyafet ve maskeler yaparak kadına benzemeye çalışmış.Tutuklanmasına rağmen suçlu bulunmamış çünkü bir akıl hastasıymış. Hayatının geri kalanını, gözetim altındaki bir akıl hastahanesinde geçirmiş. Taa ki 1984'te kalp yetmezliğinden ölene kadar...

Ed Gein (2000)

<strong>Ed Gein (2000)</strong>

Edward Gein’in gerçek yaşantısını konu alan film, Edward’ın çocukluğunda yaşadığı işkence dolu deneyimleri, taptığı ancak aşırı dominant ve dindar olan annesini özellikle inceliyor. Annesiyle olan ilişkisine ve olayların nasıl büyüyüp akıl hastalığıyla sonuçlandığına odaklanıyor.  Tamamen Ed Gein'e odaklanan bu film daha çok karakter ve durum analizi yapıyor ve izleyenlerin kafasını karıştırıyor. Amerika’nın gördüğü en tuhaf ve mide kaldıran cinayetleri işleyen Ed Gein’in bu filmi, daha sonra Teksas Testere Katliamı ve Kuzuların Sessizliği gibi filmlere ilham kaynağı olmuş.
 

CHRİSTİAN LONGO

<strong>CHRİSTİAN LONGO</strong>

1974 yılında Michigan'da doğmuş olan Christian Longo 19 yaşında evlenmiş. Resimden de anlayabileceğiniz gibi üç tane güler yüzlü ve harika çocukları olmuş. Daha sonrasında finansal problemler yaşamaya başlamış ve bu finansal problemler sebebiyle istediği hayatın bu olmadığına karar vermiş. Aralık 2001'de tüm aile ortadan kaybolunca merak konusu olmuşlar. Kısa bir süre sonra eşi ve üç çocuğunun ölü bedeni Oregon'da bulunmuş fakat Christian Longo'dan iz yokmuş. Hayatından memnun olmayan Longo çözümü ailesini öldürmekte bulmuş. Araştırmalar sonucunda Meksika'da saklandığını anlaşılan Lomgo, mahkemeye çıkarılmış ve tabii ki suçlu bulunmuş. Kendisi hala yaşıyor ve bir ölüm hücresinde yazarlıkla uğraşıyormuş.

True Story (2015)

<strong>True Story (2015)</strong>

Filmin yönetmeni Rupert Goold, başrollerinde ise James Franco ve Jonah Hill bulunuyor. Ailesini tereddütsüz bir şekilde katleden Christian Longo'nun tutuklandıktan sonra başından geçen tuhaf hikayeyi konu alıyor. New York Times gazetesinde yazar olarak çalışan Micheal Finkel sıradan bir insanken, karşısına çıkan haberle hayrete düşüyor. Sebebi ise, aranan suçlu Christian Longo'nun Meksika'da saklanırken kimlik değiştirerek kendini Micheal Finkel olarak tanıtması! Akabinde işten kovulan Michael Finkel'in hayatı Christian Longo "Cinayetleri neden işlediğimi sadece Michael Finkel'e anlatırım dediğinde daha da garip bir hal alıyor. Film, cinayet sürecini ve sebebini anlatırken ikilisinin arasında oluşan ilginç ilişkiye de odaklanıyor. İzlerken asla sıkılmayacağınız ve bir sonraki sahneyi merakla bekleyeceğiniz bir film.

ZODİAC

<strong>ZODİAC</strong>

Kendisi hakkında filmler çekilmiş, kitaplar yazılmıştır. Kim olduğuna dair birçok iddia ortaya atılmış ama asla yakalanamamış bir seri katildir. Sadece yakalanamamasıyla değil aynı zamanda her cinayetinden sonra resmen oyun oynarak emniyet müdürlerine, polislere ve hatta belediye başkanına gönderdiği mektuplar/şiirler ile dikkat çekmiştir.1966'da orta çıkmış 1978'de ise ortadan kaybolmuştur. Kesinleşen 5 cinayeti olmakla birlikte farklı yöntemler izleyip daha çok insanı öldürdüğünden şüphelenilmektedir. Hala kim olduğunu araştıranlarla birlikte geniş bir fan kitlesi de vardır.

Zodiac (2007)

<strong>Zodiac (2007)</strong>

2007 yılında yayınlanan filmin yönetmen koltuğunda David Fincher oturuyor. Ortadan kaldırılmış ve asla çözülememiş en önemli davanın film olarak ele alınışını izliyoruz. Asla yakalanamamış ve hala kimliği bilinmeyen bir seri katilin bitmek tükenmek bilmeyen öfkesi ve 70’li yıllarda çevreye saldığı korkuyu iliklerinize kadar hissedeceksiniz. Medyayla ve polisle akıl oyunları oynayarak yaşadığı yıllarda daima iletişim halinde kalan ve hatta şifrelerle ipucu bırakan bu sıra dışı katilin açıkladığı sayı dışında kaç kişi öldürdüğünü asla bilemeyeceğiz. Başrollerinde Robert Downey Jr.'un da bulunduğu filmde Jack Gyllenhaal harika bir oyunculuk sergilemiş.
 

ALBERT DE SALVO

<strong>ALBERT DE SALVO</strong>

1931 yılında Amerika'da doğmuş olan Albert De Salvo mankenlik ajansı için model arıyormuş gibi yaparak kadınların evlerine girip ölçü alırken taciz eder ve öldürürmüş. 18 ayda 13 kadını öldürdüğü bilinmekte. En vahşi cinayetleri işlediği sırada bile normal bir koca ve baba gibi görünmeyi başarabiliyormuş. Tüm cinayetleri yanına kalırken birçok cinayetten sonra sonunda yakalanmış ve tutuklanmış. Tüm cinayet Eyalet akıl hastanesinde yatarken arkadaşlarına kadınları nasıl boğduğunu anlatmaya başladığında gerçekler anlaşılmış. Ancak Boston Canisi cinayetlerinden ceza almamış. Maharetli avukatı F.Lee Bailey onu cinayet suçlamalarından kurtarmayı başarmış. Tecavüzlerden Ömür boyu hapis cezası almış. Kasım 1973’te bir mahkum tarafından bıçaklanarak öldürülmüş.

The Boston Strangler (2008)

<strong>The Boston Strangler (2008)</strong>

Birçok yerde en iyi seri katil filmi olarak geçen The Boston Strangler'ın yönetmen koltuğunda Michael Feifer oturuyor. Başrollerinde ise David Faustino ve Andrew Divoff var. Film, 1962-1964 yılları arasında 13 kadına tecavüz ettikten sonra öldüren Albert DeSalvo’nun gerçek hayatını konu alıyor. Onaylanan sayının dışında daha birçok cinayetinin olduğuna inanılıyor, Amerika’nın iyi tanınan katili olmasının yanı sıra adıyla değil Boston Canisi/Canavarı lakabıyla tanınıyor. Albert’ın hapishanedeki arkadaşının yardımıyla cinayetlerin bir bir su üstüne çıkışına tanık oluyoruz. 

JOHN WAYNE GACY

<strong>JOHN WAYNE GACY</strong>

1942'de Chicago'da doğmuş. Küçükken kafasına yediği darbeden sonra kendini kaybettiği söyleniyormuş. Zayıf karakterli ve psikoloji sorunları olan biri olarak tanınıyormuş. İkinci evliliğinden sonra içinde yıllardır var olan hemcinslerine olan ilgisi ortaya çıkmış ve evine davet ettiği oğlanlara tecavüz etmeye başlamış. Tecavüz ettikten sonra 27 tanesini öldürüp evinin altına ve evinin civarına gömmüş. 33 çocuk öldürdüğü bilinen Gacy, sağ bıraktığı bir kurbanı tarafından teşhis edilerek tutuklanmış. Palyaço lakabıyla anılmasının sebebi çocukları kandırmak için palyaço kostümü giymesiymiş. 1980'de ömür boyu hapse mahkum edilmiş ve 4 yıl sonra hapiste hayatını kaybetmiş.

Gacy (2003)

<strong>Gacy (2003)</strong>

John Wayne Gacy'nin hayatını ve psikoloji profilini detaylıca ele alan filmin yönetmen koltuğunda Clive Saunders otururken Mark Holton ve Adam Baldwin başrolü paylaşıyor. 33 cinayeti nasıl işlediği ve cesetlerden nasıl kurtulduğunu, daha sonrasında ise nasıl yakalandığını ve tutuklanma sürecini anlatan bu film kanınızı donduracak.Yakınları, komşuları ve arkadaşları tarafından iyi kalpli, sevecen, alçakgönüllü bir insan olarak tanınan Gacy'nin aslında nasıl takıntıları olduğunu ve soğukkanlılığını görüceksiniz. İdam cezasına çarptırıldığında jüri üyelerine sadece ‘‘Disneyland'de görüşürüz’’ diyen bu seri katilin başından sonuna tüm hikayesini izleyince çok şaşıracaksınız.

banner979
Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.