Haravgi gazetesinde “Cenevre’de Çifte Masa Kuruluyor” başlığıyla manşetten ve “Kıbrıs Sorununun Çözümü Tek Yol” başlığıyla iç sayfadan verilen habere göre, dün Astra’ya konuşan Mavroyannis, hazırlanacak olan ortak “kılavuz” belgenin, Cenevre’de yapılan ilk görüşme ile Mont Pelerin’de olup bitenlere dayanacağını ve bunun Birleşmiş Milletler (BM) belgesi olmayacağını savundu.
Bahse konu belgenin müzakere konusu olmayacağını da dile getiren Mavroyannis, herhangi bir tarafın bununla “yaşayamaması” halinde, teorik olarak Cenevre’ye gitmeyeceğini öne sürdü.
Fikir ayrılığı/anlaşmazlık olması halinde, iki tarafın uç noktaya ulaşmayacağını umduğunu da dile getiren Mavroyannis, belgenin bütün başlıklara değil, yalnızca Güvenlik ve Garantiler başlığına atıfta bulunacağını ve belge temelinde, müzakerelerin ilerleme kaydedip kaydetmeyeceğinin tespit edileceğini dile getirdi.
Mavroyannis, Cenevre’de hedefin, “Türkiye’nin hali hazırda bilinen tezlerinin tespit edilmesi değil, Kıbrıs sorununun çözümü olacağını” da savundu.
Güvenlik ve Toprak başlıklarının geriye kalan başlıkların olduğu noktaya ilerlemesi halinde, Kıbrıs sorununun çözüm sürecinin ilerlemesinin de mümkün olduğunu savunan Mavroyannis, açıklığa kavuşturulması gereken önemli unsurlar bulunduğunu belirterek, toprak başlığının mülkiyetle de doğrudan ilgili olduğunu ve toprak başlığında ilerleme olmaması halinde, mülkiyetin de daha öteye gidemeyeceğini kaydetti.
Her şeyin masaya konulmasının zamanı olduğunu da dile getiren Mavroyannis, Türkiye’nin bir sonraki adımlara ilişkin niyetinin ortaya çıkmasının beklendiğini ifade etti.
Cenevre’deki süreç esnasında, en az iki paralel istişare masası olacağını ve bunlardan birincisinin güvenlik ve garantilerle alakalı olacağını öne süren Mavroyannis, buna garantör güçler, Avrupa Birliği (AB) ve iki tarafın katılacağını ifade ederek, işlerin olumlu gitmesi halinde, buna örneğin BM Güvenlik Konseyi Daimi üyeleri gibi, başka ülkelerin de katılmasının ihtimal dışında olmadığını belirtti.
İlgili anlaşmanın uygulanması garantisini üstlenecek olanların da son aşamada sürece katılması gerekeceğini ifade eden Mavroyannis, kurulacak olan ikinci masanın ise yönetim, ekonomi vs. gibi iç konularla alakalı olacağını ifade etti.
Başlıkların çapraz ele alınması konusuna da değinen Mavroyannis, Güvenlik ve Garantiler konusunda sonuç ortaya çıkması halinde, bunun dönüşümlü başkanlığın da hemen sonuçlandırılacağı anlamına gelmediğini; çünkü bunun sebebinin dönüşümlü başkanlığın birçok parametresi bulunması ve bunlardan hangisinin benimseneceği veya bunların hangisinin diğer tarafça kabul edileceğine bağlı olduğunu izah etti.
İşlerin çok kritik bir noktada bulunduğunu dile getirerek, istek varsa, mevcut şartlar içerisinde doğru icraatlarda bulunulması gerektiğini ifade eden Mavroyannis, çabanın başarısızlığa uğraması durumunda Kıbrıs Rum kesimine de sorumluluk yüklenmesi tehlikesine ilişkin bir soru üzerine ise, bu olasılığın, inisiyatifler üstlenilmesi konusunda engel teşkil etmemesi gerektiğini ifade etti.
Gazeteye göre doğal gaz konusuna da değinen Mavroyannis, BM’nin “Rum hükümetinin faaliyetlerinden tedirgin olduğu ve araştırmaların Temmuz’da başlamasının, Türkiye’nin tepkileriyle ilgili risk taşıyacağına dair uyarılarda bulunduğunu” ise yalanladı.
Ne BM, ne de BM Genel Sekreteri’nin, yapılan baş başa görüşmelerde böyle bir açıklama yapmadığını ifade eden Mavroyannis, öte yandan bunun BM’nin değil “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin” işi olduğunu iddia etti.
Sözlerinin sonunda, Rum hükümetinin ileri sürülen Türk tehditlerini ciddi şekilde göz önüne aldığını ve gerekli tüm faaliyetlerde bulunduğunu da ifade eden Mavroyannis, ileri sürülen tehditlerin “Kıbrıs Cumhuriyeti”nin doğal gaz konusundaki politikasını değiştirmeyeceğini sözlerine ekledi.
