banner913
banner932
banner1012

Baş şüpheli, öldükten sonra bulundu

banner1020

Rum polisinin, 1963-64 döneminde kaçırılıp öldürülen 17 Kıbrıslı Türkün yakınlarının AİHM’e gitmesi nedeniyle başlattığı araştırmada 7 vakayı araştırdığı, bunlardan 3’ünü aydınlatılamamış dosya olarak arşivlediği bildirildi

banner974
Baş şüpheli, öldükten sonra bulundu

banner971

Rum polisinin, 1963-64 döneminde kaçırılıp öldürülen 17 Kıbrıslı Türkün yakınlarının Rum İçişleri Bakanlığı ve Başsavcılığının ardından Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) gitmesi nedeniyle 2010’da başlattığı araştırma kapsamında 7 vakayı araştırdığı, bunlardan 3’ünü 2013’te aydınlatılamamış dosya olarak arşivlediği bildirildi.
Araştırılan ilk konunun, Aralık 1963’te Lefkoşa Genel Hastanesi’nden kaçırılarak öldürülen gardiyan Mustafa Arif ile ilgili olduğuna, araştırmanın 2010’da, cinayetin iki baş şüphelisinden biri öldükten sonra başladığına dikkat çekildi.
Politis bir süredir yayımlamakta olduğu “Kıbrıs: Cezalandırılmamış Suçlar” dosyasının dünkü bölümünde, 63-64 döneminde kaçırılıp öldürülen Kıbrıslı Türkler hakkında, AİHM’e gidildiği için başlatılan polis araştırmalarıyla ilgili dikkat çekici detayları aktardı.
Gazete haberini “Polis 47 Yıl Sonra Harekete Geçti… 17 Kıbrıslı Türk İçin 7 Araştırma… 63 Kaybı Bir Kıbrıslı Türkün Kalıntıları, Baş Şüpheli Öldükten Sonra Bulundu” başlık ve spotuyla birinci sayfasından duyururken, “Polisin 2010’daki İlk Araştırmalarının Sebebi Kıbrıslı Türklerin AİHM’e Başvurmaları” başlığıyla da iç sayfasında detaylandırdı.
Habere göre etkin araştırma yapmayıp sorumlularını ortaya çıkarmadığı için Rum Yönetimi aleyhine AİHM’e yapılan ilk başvuru 2008’de ( Rum polisinin Muratağa-Sandallar-Atlılar davasını araştırmaya başlamasından bir yıl önce) 1963’te 41 yaşında olan gardiyan Mustafa Arif’ti. Arif kalp rahatsızlığı nedeniyle 21 Aralık’ta Lefkoşa Genel Hastanesi’ne gittikten iki gün sonra (23 Aralık) silahlı ve cezaevinden meslektaşları olması muhtemel iki Kıbrıslı Rum tarafından kaçırıldı. Ancak Rum polisi, hastane kayıt defterinde Arif’in 28 Aralık’ta taburcu edildiğini saptadığı için bu iddiayı kabul etmiyor. 
Gazete kayıt defteri olmasına rağmen araştırma görevlilerinin, ne Arif’in tedavi edildiği koğuşla, ne de aynı koğuşta tedavi gören diğer hastalar, ne de o dönemde hastanede çalışan doktor veya hemşireler ile ilgili başka veri bulamadıklarına dikkat çekti.
Arif’in oğlunun, iki Rum gardiyanın ismini, babasının kaçırılması ve öldürülmesindeki failler olarak –verdiğini belirten gazeteye göre, Rum polisi, adı verilen şüphelilerden birinin varlığını doğrulamakla birlikte bu kişinin emekliliğinden sonra Atina’ya taşındığını ve araştırmadan önce de öldüğünü belirtti.
Gazeteye göre AİHM, “Emin ve diğerlerinin Kıbrıs aleyhine başvurusu” olarak anılan 6 59263/08 dosya hakkındaki 2012 tarihli kararında, Rum makamlarının Arif ile ilgili araştırmasının, kurbanın kalıntılarının bulunup kimlik tespitinin yapılmasından sonra başlaması gerektiğini mütalaa etti. Gazete Arif’in kalıntılarının Şubat 2007’de Strovolo’daki bir kuyuda bulunduğunu, Mayıs 2008’de kimlik tespitinin yapıldığını, 2008 Haziranı’nda yayımlanan adli tıp raporunda da “kafasına, uzun namlulu veya otomatik tüfek ile yakın mesafeden ateş edildiği” ifadesinin yer aldığını belirtti.
AKRİTAS SORUŞTURMALARI
Gazete haberin “‘Akritas’ Soruşturmaları” başlığıyla ayırdığı bölümünü ise şu şekilde aktardı:
“Polis, Mustafa Arif’in kaçırılması ve öldürülmesinin araştırılmasında Merkezî Cezaevi’nin 1963 personeli ile o dönemde cezaevi bölgesinin kolluk sorumlusu olan polis mensuplarını sorguladı. ‘Akritas’ örgütünün hayatta olan üyesini sorgulayan polis, peşinen ‘örgüt tarafından herhangi bir Kıbrıslı Türkün kaçırılması veya öldürülmesi talimatı hiç verilmediğini’ netleştirmeye özen gösterdi. Polise göre Arif cinayeti ‘bağımsız gruplar veya ‘Akritas’ örgütü mensuplarının, örgütün bilgisi olmadan, kendi inisiyatifleriyle işlendi.’ Arif davasıyla ilgili polis araştırması raporu, davanın, başka araştırmalar çerçevesinde yeni veriler ortaya çıkması şartıyla yeniden açılmak üzere arşivlendi (Arif’in kalıntıları Strovolo’da , öldürülmüş başka bir kişinin kalıntılarıyla birlikte bulundu). Raporda, Arif’in oğlu tarafından adı verilmiş olmasına rağmen ikinci fail ile ilgili, ne yaşayıp yaşamadığı, ne kimliğinin tespit edilip edilmediği ne de başka herhangi bir atfa yer verilmedi.”
AİLELERİ RESMÎ BİLGİ İSTEDİ
Rum polisinin 63-64 dönemi Kıbrıslı Türk kayıplarla ilgili araştırma başlatmasının tek sebebi Mustafa Arif ve diğer 16 Kıbrıslı Türkün yakınlarının AİHM’e başvurusu değildi. Aileleri tarafından resmi araştırma talebinde bulunulduğu için araştırılan isimler arasında 63’te 38 yaşında olan ve kalıntıları 2008’de Strovolo’daki bir kuyuda bulunan Derviş Mehmet, 1964’te 29 yaşında olan ve kalıntıları Haziran 2006’da Protara’da bir kuyuda bulunan Hüseyin Ahmet ve Lefkoşa’dan Mağusa’ya gittiği sırada 29 Nisan 1964’te kaçırıldığında 24 yaşında olan ve kalıntıları Tzeri’de bulunan Mustafa Osman Akay da bulunuyor. Rum polisi 2010’da bu üç kişi ile birlikte 7 Kıbrıslı Türk hakkında daha araştırma başlattı ancak üçü, aydınlatılmamış dosya olarak arşivlendi. Gazete 14 Ağustos 1974’te “Dohni”den (Taşkent) alınarak öldürülen 84 Kıbrıslı Türk için de yakınlarının, araştırılma yapılması için Rum makamlarına resmî başvuru yaptığına dikkat çekti. 
ÜÇ DOSYA DAHA
Gazete Rum polislinin yine Kıbrıslı Türklerin AİHM’e başvurusu ile 2010’da araştırma başlattığı 3 dosya daha olduğunu yazdı.
Habere göre bu davalardan biri de, 11 Mayıs 1964’te “Vathilaka” (Derince) köyünde Ali Musa Zorba ile birlikte kaçırılan ve aynı gece Dipkarpaz’da öldürülen, kalıntıları da Ocak 2008’de bulunup aynı yılın kasımında kimliği tespit edilen Abdullah Emirzade ile ilgili. Adli tıp raporunda Emirzade’nin başına ateş edildiği, vücudunun çeşitli yerlerinde kırıklar olduğu belirtildi.
İkinci dava 23 Aralık 1963’te kaybolan 50 yaşındaki Dalili Hüseyin Mehmet Buba ile ilgili. Buba’nın kalıntıları 2007’de diğer üç kişinin kalıntılarıyla birlikte Strovolo’daki bir kuyuda bulundu, kimliği Şubat 2008’de tespit edildi. Adli tıp raporunda Buba’nın kafa tasına ateş edildiği yazıldı. Polis bu davayı da aydınlatılmamış dosya olarak arşivledi.
Üçüncü dava ise, Larnakalı 13 Mayıs 1964’te çalıştıkları Dikelya Üssü’ne otobüsle gitmekte olan, otobüs şoförü de dahil 11 Kıbrıslı Türk ile ilgili. Ahmet Fadıl Balumagil, Hasan Durmuş, Kemal Enver Veloks, Kemal Mustafa Aydoğanlı, Mehmet Ahmet İndiyano, Bayram Mustafa, Hasan Mustafa Bari, Beyiç Hasan Göksan, Hasan Hüseyin, Yusuf Tosun (şoför) ve Kamil Raif Dimililer’in kalıntıları 2006 sonbaharında Oroklini’de bir kuyuda bulundu ve kimlikleri 2009’da tespit edildi. 

banner979
Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.