banner913
banner932
banner1012

Gözü “toplum”a değil de “kitle”ye odaklı solculuk…


Hasan KAHVECİOĞLU

Hasan KAHVECİOĞLU

Okunma 25 Aralık 2018, 14:00

UBP her geldiğinde, toplumun malını “Özel sektöre devretme” modelini, CTP her geldiğinde “çalışana devretme” modelini deniyor…
Bazen bu “misyon”lar birbirine karışıyor…
UBP; süt fabrikasını “kooperatiflere” CTP telefon ayrıcalıklarını “uluslararası şirket”e devredebiliyor…
Her iki partinin de, sağı-solu belli olmuyor…
Ancak her ikisinin de yarattığı bu “ucube model”ler, “şaibe”lerden bir türlü kurtulamıyor… 
Biri Ercan’ı; “yap işlet devret” ile özele terk etti. Öteki de “verin bizim çocuklara, çalıştırır siz de kârdan pay alırsınız” diyerek Vakıflar’ın ganimet malı Dome Oteli “içindekilere” devretti…
Dome Otel’de; işin içinde bir “sendika” var, onun başkanı var, oteli devralan bir “şirket” var… Hepsi de CTP’ye akrabalığı olan bir “yapı”nın “arakesit”leri gibi…
Ama, otelin işletmesinin Vakıflar’dan devralındığı 15 Mayıs 2008’den beri bu iş CTP’nin “baş belası” oldu… Vakıflar’da kendi ekiplerinden istifalar yaşandı. 
Oteli 10 yıldır işleten “şirket” bir 10 yıl daha “sözleşme” talep ederken, bu kez Vakıflar İdaresi karşı çıkıyor…
Vakıflar’ın dediği şu: Bana 10 yılda 1 milyon 32 bin TL. “kâr payı” verdiniz… Bu parayla olmaz…
Yani Vakıflar bu otelden günde 283 TL. para kazanıyor ve bunu doğal olarak “yeterli” bulmuyor…
Üstelik otele yeni yatırımların, tamirat ve yenilemelerin “yapılmadığı” da görülüyor…
Sözleşme 15 Mayıs 2018’de yenilenmeliydi, Başbakan Erhürman bu konuda bir türlü karar veremiyor…
Bir yanda “partilileri” bir yanda ise başında Ankara’nın “sevdiği” bir Müdür bulunan “Vakıflar”
Hafta içinde Dome Oteli çalıştıranlar, gazetelere paralı ama imzasız ilanlar verdiler. 
Dome Otel’in 9 yılda devlete 1 buçuk milyon TL. KDV ödediğini, çalışanların 1,300,000 TL. vergi ödediğini, sosyal güvenlik fonlarına da 8 milyon 286 bin TL. yatırıldığını savundular.
Tabii “Dayanışma Turizm Ltd.”in ne kadar Kurumlar Vergisi ve ne kadar Gelir Vergisi ödediğini açıklamadılar…
Bu reklama göre; Vakıflar yanlış rakamlar yayımlayarak “Softa Şaşırtması” yapıyormuş…
İki tarafın “paralar” üzerinden giriştiği bu suçlama savaşı ibret vericidir…
Dome Otel “ganimet” bir oteldir ve çözüme kadar sahibi toplumun ta kendisidir…
Gelen giden hükümetler bu “ganimet”i hovardaca harcayamaz…
“Özele peşkeş çekilmesin” diyoruz ya, şu anda işleten şirket “özel” değil mi? 
Şirketin yapısı, çalışanların sendikasına yaslanması gibi durumlar, toplumun malını “ya beleşe” kiralamaya, ya da kâr payı ile işletmeye “meşruiyet” kazandırır mı?
Neden “ayrıcalık”lı bir kitle yaratalım?
Toplumsal fayda arayacağımıza, neden zümresel yarara öncelik verelim?
Bu olayda işin içinde “çalışan” ya da “sendika” olduğu için fanatik bir önyargı ile Erhürman’a “haydi imzala” baskısı yapılmak isteniyor…
Gözü “toplum”a değil de “zümre”ye odaklı “solculuk” geleneğimiz “haydi bastır” modunda…
Vakıflar tüm toplumun malı değil midir?
Dome Otel “kiraya” verilecekse, şeffaf bir “ihale” yapmak, Vakıflar’ın en kazançlı çıkacağı bir şekilde bunu sonuçlandırmak bu kadar zor mu?
Neden “ihalesiz” birileri, sendika olsun, özel sektör olsun, çalışan olsun; orasını kendine “kapatmak” istiyor?
Neden meseleye daha geniş ve toplumsal bir mercekle bakamıyoruz?
Tabii işin bir başka yönü daha var…
Geçenlerde; Sayıştay’ın bir raporu yayımlandı…
Aynı Vakıflar, Girne-Esentepe arasında golf sahası da içeren bir otele on yıl önce 800 dönüm bir arazi kiralamış…
Ama yıllık kiraların her 6 ayda bir peşin ve Sterlin olarak ödenmesi gerekirken, “kiracı” sözleşmeye uymuyor, kiralar belirlenip hukuk yoluna da gidilmiyor ve 10 yıl sonunda Vakıflar’ın 1 milyon 658 bin 912 Sterlin kira alacağı olduğu saptanıyor… 
Tabii “kiracı” Günay Çerkez “Bu rakamlar hayalidir” diyor…
Peki bu konuda Vakıflar neden “kiracısı” ile oturup anlaşmıyor; ya da hukuk yolu ile hakkını aramıyor?
“Devletin malı deniz” diyerek toplumun malını “özel”e peşkeş çeken sağcı siyaset ile aynı sloganla aynı toplumun malını bir küçük “zümre”ye neredeyse “ulufe” gibi dağıtan sol siyaset arasında bir fark kaldı mı?
Siyasal partiler işbaşına geldiklerinde kendi “zümre”lerinin değil, toplumun genelinin “çıkarlarını” korumakla yükümlü değil midirler?
Her alanda, her türlü “ayrıcalığa” karşı çıkmak varken; neden sol bir parti de “ayrıcalıklı” zümreler yaratmakta direniyor… 
Neden “şeffaf” bir ihale ile bu konuyu “adaletli” bir biçimde çözemiyor?
Vakıflar’ın idaresi elinde iken, neden bu adımı atamıyor?

Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.