Osmanlı Devleti,4 Haziran 1878de imzalanan Kıbrıs Konvansiyonu (Sözleşmesi) anlaşmasıyla İngiltereye kiralamış ancak İngiltere I. Dünya Savaşının başlamasıyla birlikte 5 Kasım 1914de İngiltere , Bakanlar Kurulu kararıyla hem Osmanlı Devletine savaş açmış hem de Kıbrısı ilhak kararı almıştı.
24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanan Lozan Anlaşmasının 21. Maddesi gereğince Türkiye Cumhuriyeti, İngilterenin Kıbrıstaki egemenliğini resmen tanımış ve o tarihe kadar hukuken Osmanlı toprağı olan , ancak fiilen İngiltere yönetimi altında bulunan Kıbrıs, hukuken de İngiliz toprağı haline geliyordu. 1923 Lozan Anlaşmasıyla kurulan bir Türk-Yunan dengesi vardı. Bu dengenin kurulması çok önemliydi.
1 Nisan 1955de EOKA tedhiş örgütü Enosisi gerçekleştirmek amacıyla bombalarını patlatarak Enosisi gerçekleştirme hedefini açıklarken Kıbrıs Türk halkı EOKAnın karşısına kendi imkanları çerçevesinde kurduğu, KITEMB, Volkan, 9 Eylül Cephesi ve de 26-27 Kasım 1957de kurulan ve ilerleyen günlerde Türkiyenin onayını alarak teşkilatlanan ve bugün kuruluşu 1 Ağustos 1958 olarak bilinen Kıbrıs Türk Mukavemet teşkilatı ile cevap veriyordu.
Şubat 1959 Zürih ve Londra Anlaşmalarıyla Kıbrıs Türk halkı 1960 Kıbrıs Cumhuriyetinin kurucu ortağı durumundaydı . Bu anlaşmalarla Cumhurbaşkanı Rum olurken ,Cumhurbaşkan Muavini Kıbrıslı Türk olacak ve Cumhurbaşkanı gibi ‘veto hakkı da olacaktı…
1960 Anlaşmalarıyla Kıbrıs Türk halkına kurucu ortaklık , egemenlik ve bağımsızlık ve söz hakkı kazandırırken , anavatanımız Türkiye Garanti ve İttifak Anlaşmalarıyla Kıbrıs Türk halkına güvenli bir gelecek hazırlıyordu.
15 Temmuz 1974de Yunan Cuntası Kıbrısta Makariosa karşı düzenlediği darbenin esas amacı Enosisi gerçekleştirmekti. Nitekim Cumhurbaşkanlığına getirilen Sampson daha ikinci gününde Kıbrıs Helen Devletini ilan etmişti….
Darbeden sağ kurtulan ve 18 Temmuz 1974de BM Güvenlik Konseyinde konuşma yapan Makarios: Kıbrıs Yunan Cuntasının işgalinde olduğunu, Kıbrıs Türk ve Rum halklarının hayatlarının tehlikede olduğunu ısrarla söyleyerek Türkiye ve İngilterenin müdahalesi için çağrıda bulunuyordu.
20 Temmuz 1974 Barış Harekatı gerçekleşmemiş olsaydı, Ege Adaları, Girit, Rodos gibi Kıbrıs da Yunanistana ilhak edilmiş ve de Kıbrıs bir Helen Adası olmuş olacaktı.Geriye dönüp baktığımızda Girit, Rodos, ve On İki Adalarda bir zamanlar yaşamlarını sürdüren Türklerin bir kısmı toplu mezarlarda iken bir kısmı bir daha geri dönmemek üzere tüm hatıralarını ve varlıklarını geride bırakarak Türkiyeye yerleşmişlerdir. 1974de anavatanımız Türkiye imdadımıza yetişmeseydi Kıbrıs Türk halkının da kaderi böyle olacaktı…
Sonuç olarak; Giritte yaşananlarla , Kıbrısta yaşananlar ne kadar da birbirlerine çok benziyorlar?. Giritte yaşananları sanki bizler Kıbrısta yaşamış gibiyiz. Kıbrısta oynanan oyunlarda Megali İdea hayali çerçevesinde Enosis temeli üzerine kurulmadı mı?
Dün Giritte oynanan oyun bugün Kıbrısta tekrarlandığına şahit olmaktayız. Tarih boyunca Yunanistanın yayılmasına stratejik destek veren Rusya , İngiltere ve Fransa bugün de karşımızdadırlar. Günümüzde Türkiye ve Kıbrıs Türk halkı çeşitli “Barış Planı” adı altında oynanan oyunlarla masa başında mağlup edilmek istenmektedir!....
Rahmetli liderimiz Dr. Fazıl Küçük 1940lı yıllarda “Kıbrıs Türkü Türkiyesiz Var Olamaz” ve “Kıbrıs Sorunu Türkiyesiz Çözülemez” diyerek Kıbrıs Türk halkının Adadaki varlığını sürdürebilmesinin ana hatlarını çizerek Kıbrıs sorununun gerçeklerini ortaya koyuyordu.
Kurucu Cumhurbaşkanımız Rauf Raif Denktaş : “…Ben ölsem dahi şunu unutmayınız: Egemenliğinize sahip çıkınız , egemenliğinize sahip çıkmazsanız , halkınıza çok büyük kötülük yapmış olursunuz, Türkler o vakit Kıbrısta arınmış olur. O vakit , Girit misali Kıbrıs Yunan olur. Dolayısıyla egemenlik esastır. Bu benim daima söylediğimdir. Öldükten sonra da kulaklarda kalmasını isterim” diyordu.
Girit oyununu bozmanın yolu anavatanımız Türkiyenin etkin ve fiili garantörlüğünde bağımsız , egemen ve güçlü bir KKTCnin varlığıdır….