banner913
banner932
banner1012

Ankara “tasarruf” ve “reform” isterse, “bu bize uyar” diyebilecek miyiz?


Hasan KAHVECİOĞLU

Hasan KAHVECİOĞLU

Okunma 04 Eylül 2018, 13:40

Biz bu filmi yakın tarihimizde birçok kez gördük: Türkiye’nin parası olan “Türk Lirası” yabancı paralar karşısında sürekli değer yitirince, bizim “TL.ye bağımlı” küçücük “devlet”çiğin bütçesi, açık vermeye başlıyor…
Yönetim’deki partiler paniğe kapılıyor, çoktan almaları gereken kararları alel acele almak zorunda kalıyorlar…
Aldıkları kararların kimisini uyguluyorlar, kimisini yarı yolda geri alıyorlar, kimisini de unutuyorlar…
Bu durum; UBP için de, CTP için de, DP için de böyledir…
Hiçbirinin bir diğerinden “kriz” yönetmek bakımından bir beceri farkı yoktur…
Ne yazıktır ki; bu gibi durumlarda “çözümün adresi” Ankara’dır… 
Bizim yerel politikacılarımız “Çözüm biziz” deseler de; ne sağcısı, ne solcusu bugüne kadar bunu başarabilmiş değildir…
Kendine yeten, kendi ayakları üzerinde duran, ikide bir Ankara’ya avuç açmak zorunda kalmayan bir “yönetim” kuramadığımız için; bu günlerde her zamankinden daha fazla yüzümüz kızarmalıdır…
Ama; bunu da beceremiyoruz…
Birileri gitsin, Ankara’dan istesin, gelip bize dağıtsın istiyoruz…
Sonra da bu “kılığa” soktuğumuz politikacılarla dalga geçmeyi marifet sanıyoruz…
Ankara ile bu “ilişki düzeni”ni Erhürman kurmadı… Özersay da kurmadı…
Ama şimdi, neredeyse “tabak” onların başına kırılıyor…
Kimse kusura bakmasın ama bir dakika bile “onların yerinde olmak” istemezdim… 
Şimdi biliyoruz ki; asıl belirleyici olan, Ankara’da kimin iktidarda olduğu ve Kıbrıs’a nasıl baktığıdır…
Bugüne kadar, bazı dönemler hariç, Ankara; Kıbrıslı Türkleri yarı yolda bırakmamıştır…
Kamu bütçesinin “açıklarını” kapatmış, verdiği “borç”ları bile zaman zaman silmiştir…
Bu defa da böyle mi olacak?
Bizim genç, tecrübesiz, biraz da acemi “siyasetçi”lerimize nasıl davranacak?
Ankara’da bu günlerde hiçbir resmi kurum, devlet dairesi yerli yerine oturmuş değil…
Kıbrıs işleri nasıl yürütülecek? Bundan kim sorumlu olacak? 
Son yıllardaki gibi bir Bakan’a mı bağlanacağız, yoksa 63-74 arasında olduğu gibi KİPİK modeli bir kurum (Kıbrıs İşleri Planlama Koordinasyon Kurulu) mu bu işlere bakacak?
Tüm bu konularda ne yazık ki “belirsizlik” sürüyor…
Bu hafta içinde Ankara’da yapılacak resmi temaslar “durumumuzun” bir miktar netleşmesini sağlayacak gibi görünüyor…
Ancak; kesin olan bir gerçek var: Kamu maliyesi sarsıldı ve Ankara’dan “para” talep edeceğiz…
Yeni Türkiye’nin siyaset düzeni ve oradaki güçlendirilmiş “otorite” eski alışkanlıklarımızı sürdürmek için ortaya koyacağımız “talepleri” nasıl karşılayacak?
Eski “anlayış”ları ve “esneklikler”i görebilecek miyiz?
Ülke yönetmekteki, reform yapmaktaki “Kırık karne”mize karşın; Ankara eski “eli açık”lığı sürdürecek mi?
Tüm bu soruların yanıtını “Onların doları varsa, bizim de Allahımız var” diyen kişiden başkası bilmiyor…
Yani; Ankara’daki “otorite” bizim “Dörtlü”yü krizin içinden çekip alabilir de, tam tersine içine batırabilir de…
Hatta hükümet dağılabilir, fırsatçı UBP yeniden sahneye çıkabilir…
Eğer; hem Ankara “Kamu maliyesi”nin tüm açıklarını üstlenecek ama hiçbir “talebi” de olmayacak diyorsak, bu aşırı “safdillik” olur…
Özellikle bu konuda CTP’yi sıkıntıya sokacak bir yığın talebin “masaya konması” olasıdır…
Türkiye’den gelen suyun, gelmesi muhtemel elektriğin, yapılması düşünülen hastanelerin “geleceği”ne ilişkin CTP’de kafası karışık olanlar, hatta bu büyük projelere “takoz” koymaya çalışanlar var…
Tufan Erhürman, bunları nasıl aşacak?
Hele hele “Kamu reformu” konusu var ki, bu Hükümet’in o konuda adım atamayacağını, “ek mesailer” konusundaki çuvallamasında gördük…
Siyasi yaşamında; “sendikacılığa” ve sendikalara yönelik “pozitif” yaklaşımlar içindeki bir gelenekten gelen Erhürman’ın, kamudaki ek mesai eyleminde “sabrı” sınanır ve zorlanırken ben de “dayanma gücü”ne hayret ettim…
Sendikaların sağlıkta ve gümrüklerde yaptıkları tahribatı kim ödeyecek? Devleti uğrattıkları zararları kim karşılayacak?
Dört parti “affedici” olunca, bu sendikalardan “anlayış” mı göreceklerini sanıyorlar?
Bu ülkede politika yapacak olanlar, bizim dışımızda “ suçlu” aramak ve kendi kendimize de “masum” ya da “kurban” etiketi yapıştırmak yerine, öncelikle kendimizi sorgulamamız gerektiğini kabul etmek zorundadırlar…
İşte şimdi, tam da bir “sınav” zamanıdır… Elini açıp Ankara yollarına düşen Hükümet’i “Rest çekmeğe” davet edenleri anlamak olası değildir…
Hiçbir Hükümetimiz, bunu yapamaz… Pohporozluğa da zaten gerek yoktur…
İşte bu yüzden “Sendikalar akıllarını başlarına alsınlar” diyen kişiye ne yazıktır ki kızamıyorum…
Çünkü sendikaların “akıl tutulması” yaşamalarını istemiyorum… Onların “itibar kaybı”na uğramalarını istemiyorum… Böyle bir algı yaratmalarını “zafiyet” olarak görüyorum…
Kıbrıs Türk toplumu bir “tasarruf” ve “reform” projesi ile düzlüğe elbette çıkabilir…
Hem “reformu” ya da “tasarruf”u Ankara istedi diye değil, Kıbrıslı Türkler istediler diye yapalım…
Ortak bir “toplumsal sözleşme” mümkün değil mi? 
Yıkılmadan, dibe tamamen vurmadan bunu yapamaz mıyız?

Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.